... dünden devam
Ben ve birliğim, 21 Temmuz 1974 Pazar sabahı helikopterlerle adanın derinliklerine indirildiğimizde; savaşın cehennemi yüzü her tarafı sarmıştı…
1 gün önce adaya atlayışlarını gerçekleştiren paraşüt birliklerimizle, aynı gün adaya indirilen diğer komando birliklerimiz, Girne kıyılarına denizden çıkartma yapan diğer birliklerimiz; o gün ve gecesinde, Kıbrıs’ta en şiddetli çatışmalardan birini yaşamıştı.
Ancak Mehmetçiğin ve bizleri yıllardır özlemle bekleyen Kıbrıs Türk Mücahidinin korkusuz ve iman dolu yürekleri sayesinde savaş taktiklerinin en zor olanı, ‘ada harekâtı’ başarılmış, Kıbrıs’ta; hava ve kıyı başı, birliklerimiz tarafından başarıyla tutulmuştu.
Biz 2’nci gün, Pazar sabahı adaya indiğimizde; daha önceden adada konuşlandırılan Yunan Silahlı Kuvvetlerine mensup komando birliklerinin de desteklediği R.M.M’nin ( Rum Milli Muhafız Ordusu ) yoğun bir ateş gücü ve inme bölgemizi ele geçirmek amacıyla yapmış oldukları karşı taarruzuyla karşılaştık.
Her yer yanıyordu. Cehennemi tarif et deseler, işte o günler cehennemin ta kendisiydi derdim.
Düşmanın yoğun topçu, havan ve uçaksavar ateşi, yanan tarlalar, şiddetli rüzgâr nedeniyle alev topuna dönen saman balyaları, (bölgedeki ekin biçilmiş, saman balyaları haline getirilmiş, ancak bölgeden kaldırılamamıştı…) Temmuz ayının cehennemi sıcağı ve savaşın o acımasız yüzüyle karşı karşıyaydık…
Bu arada Rum bölgelerinde sıkışıp kalmış, özgürlükleri gasp edilmiş on binlerce sivil Kıbrıslı soydaşımızın yaşadığı mezalimleri, Rum çeteleri tarafından topluca katledilmelerini önleyebilmek adına ailelerini, namus ve şereflerini, vatan topraklarını; ellerindeki çakaralmaz silahlarıyla, sınırlı cephanesiyle korumaya yeminli bir avuç Kıbrıs Türk Mücahidi bizi karşılamıştı.
İlk gece Yunan Alayının, inme bölgesini ele geçirmek maksadıyla gerçekleştirdiği taarruzu durduran, yapılan antlaşmalar gereğince 1960’dan beri adada var olan yegâne gücümüz, şanlı K.T.K.A ,( Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı ) ile bir gün önce Kırnı Bölgesine indirilen komando birliklerimiz, Girne yakınlarındaki Pladini Plajına çıkan birliklerimiz hava ve kıyı başını tutmuş; savaşın en yoğun olduğu gün yaşanıyordu…
Ve
Yaşlı, çoluk çocuk demeden Rum vahşetinin, tecavüzlerinin katlettiği Kıbrıs Türk’ünün adanın her yanından yükselen acı çığlıklarıyla dolu bir savaş alanının içindeydik artık…
İşte biz adaya indiğimizde böyle bir gerçekle karşılaşmıştık. Yani tam bir insan sefilliği, acı bir dram…(Bk. Kaynakça-11, Kıbrıs 20 Temmuz 1974 ve Sonrası Unutanlar, Unutturulanlar, Ya da Hatırlayamadıklarımız isimli kitabım.)
(Bk. HYPERLINK "http://www.atillacilingir.com/"www.atillacilingir.com videolar bölümü Soner Yalçın’ın hazırlayıp, Cüneyt Özdemir’in sunduğu ve benim ‘1974 Kıbrıs Savaşlarını’ anlattığım ‘’Oradaydım’’ belgeseli. )
Kitabımın bu bölümde, öncelikle Kıbrıs adasının Türkiye için neden önemli olduğunun kısa bir analizi:
Kıbrıs adası; Akdeniz’deki konumu itibariyle yüzen bir uçak gemisi gibidir. Gerek Ortadoğu petrollerine ve enerji odaklı İskenderun limanına yakınlığı, Akdeniz’in eski ipek yolu dediğimiz, uluslararası deniz yolunu kontrol edişi nedenleriyle; elinde bulunduran ülkeye jeo-stratejik yönden bölgesel olarak büyük bir güç katar ve avantaj sağlar. Bu nedenlerle ülkemiz için hayati öneme sahiptir.
Türkiye’nin uluslararası sulara açılan yegâne kapısı ve ülkemizi güneyini emniyete alan ve Lozan’da Türk – Yunan dengesinin sağlandığı stratejik bir adadır.
Bunun ötesinde;
Kıbrıs adası, 1571’den 1878 yılına kadar tam 307 yıl boyunca atalarımızın Osmanlının hâkimiyetinde kalmış; içerisinde Rumlarında bulunduğu ada halkına, Osmanlının medeniyeti, hak ve hukuku aşılanmış, adaleti öğretilmiştir.
Daha öncesinde ise 648 yılında ilk İslam donanmasıyla fethedilen bu adada; Nebiler Nebisi Peygamber Efendimizin süt teyzesi, Medineli ilk Müslümanlardan Akdeniz’in Nuru, ‘’Hala Sultan’ın’’( Ümmü Haram bin ti Milhan ( radıyallahu anha) türbesi bulunmaktadır.
Ülkemize 65 km. mesafede olan Kıbrıs adası, Türkiye’nin ön cephesi, uluslararası sulara açılan yegâne penceresi, yaklaşık 1366 yıllık tarihimizin önemli bir parçası, ata yadigârımız vatan topraklarıdır.
Yukarıda sıraladığım nedenler, Kıbrıs adasının Türkiye için neden çok önemli olduğunun en çarpıcı gerekçeleridir. Onun için yarım asırdan fazla bir süreden beri ülkemizin gündemindedir.
devam edecek...