Önce Vatan (41)

17.07.2021
Ama yaşanan gerçek o dur ki;   16 Nisan Referandumu parlamenter sisteme inananların, cumhuriyetin çağdaş aydınlanma değerlerini savunanların net bir başarısıyla sonuçlanmıştır.  Şu önemli hususu da unutmamak gerekir;  Türkiye ‘özgürlükler’ açısından ciddi bir dar geçide girmektedir!  Bu süreci dikkatle analiz etmek için;  hem vatanımızda, hem de vatanımızın hemen yanı başındaki coğrafyada, yani Ortadoğu’da nelerin yaşandığına bakmak gerekir.  Ortadoğu’da son yıllarda yaşanan en çarpıcı gelişmeler; demokrasi adı altında gerçekleşen ‘’emperyalist uygulamalardır.’’  Afganistan ve Irak’ın, Amerika’yla birlikte diğer batılı ülkeler tarafından işgali, yerle bir edilmesinden hemen sonra başlayan ‘’Arap Baharı’’,  Irak’tan sonra Libya’nın, en son olarak da Suriye’nin yaşadığı felaketlerin ardında yatan gerçek; demokratik araçların kullanılmasıyla gerçekleşen ama aslında A.B.D yönetimine biat eden yeni yönetim biçimlerinin iş başına getirilerek, bölgenin tüm kaynaklarına el konulmasından başka bir şey değildir.  Yaşanan bu gelişmeler, milyonlarca Müslüman’ın katledilmesi, evsiz topraksız, vatansız kalması emperyalizmin kirli yüzünü temsil eden güçlerin acımasız uygulamalarından başka bir şey değildir. 16 Nisan Halk Oylaması; çok az bir farkla da olsa, parlamenter sistemin güçler ayrılığı ilkesinin sonunu getirecek ‘’Evet’’ oylarıyla bitmiştir.  16 Nisan Halk Oylaması, bu süreçte yaşanan gerçekler, tarih sayfalarımızda bir daha unutulmamacasına yerini almıştır.    Az bir farkla da olsa kabul edilen ‘Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sisteminin’ ülkemizin yarınlarına neyi getirip, neyi götüreceğini yaşayarak göreceğiz.    Ancak oylama başlamadan YSK’nın almış olduğu karar, 2,5 milyon olduğu iddia edilen mühürsüz oy pusulaların görmezden gelinmesi, böylesi bir duruma yapılan itirazların ret edilmesi unutulacak mıdır?  Sandıktan çıkan sonuç ‘’Evet’ olsa da, vicdanlarda kalan milyonlarca ‘’Hayır’ mührünün görmezden gelinmesi mümkün müdür?  Halk oylamasını ‘’Atı alan Üsküdar’ı geçti’’ değişiyle tanımlamak. Oylama sonuçlarını eleştirenleri ‘’Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini’’diyerek yanıtlamak.  ‘’Maçın sonucuna bakacaksın, bir sıfırda aynıdır, beş sıfırda’’ demek. Ne kadar uygun olmuştur?  Tarih sayfaları bu süreci yazmayacak mıdır? Günü gelip de, bu dönem bir kez daha sorgulandığında; gelecek nesiller bu süreçte neyin doğru, neyin yanlış olduğunu sorgulayacak, kararı ona göre vereceklerdir. Ancak şu önemli husus unutulmamalıdır ki:  16 Nisan; yeni yönetim biçiminin halkın onayına sunulmasıdır. Birilerinin diğerleriyle hesaplaşması değildir.    Bu yeni sisteme ‘’Evet’’ oyu veren de, ‘’Hayır’’ diyende kıymetlimizdir; milletimizin ayrılmaz bir parçasıdır.   Bugün böyle gerçekleşen halk kararının, yarın nasıl sonuçlanacağını bugünden söylemek mümkün müdür?  Bu oy sonuçlarının 2019 yılına atılan bir işaret fişeği olarak tanımlanması, yarınları görmeden ne kadar gerçekçidir?  Bekleyip göreceğiz…  Hatırlanacak olursa, AB Müzakerelerinin 3 Ekim 2005’de başlayacağı ilan edilip de, bunu büyük bir başarı olarak görüp; bu kararı gündüz vakti Kızılay meydanında havai fişeklerle kutlayanlar, yıllar sonra bugün neredeyse tüm AB ülkeleriyle kavgalı durumdadırlar…  16 Nisan Halk Oylaması; eşit olmayan koşullarda, akıl almaz boyutlarda yürütülen propaganda faaliyetleri sonucunda, ‘’Evet’’ ile biten bir sonuçtur.  Bu süreçte miting meydanlarında atılan ölçüsüz nutuklarla, bitmek tükenmek bitmeyen kükreyişlerle ‘’Evet’’ çağrısı yapanlar; her şeye rağmen %49 civarında bir ‘’Hayır’’ oyuyla karşılaşmıştır.  İşte bu sonuç, görmezden gelinmek istense de; vicdanların sesini anlatan bir gerçektir.  Zaferin, ya da başarının anlamı görecelidir!  Bu iş burada bitmiştir’’ dense de,  Kimilerine göre:  ‘’Atı alan Üsküdar’ı geçmiş’’ olsa da!  Unutulmamalıdır ki, bu sisteme ‘’Hayır’’ diyenlerin mücadelesi bitmiş değildir. 16 Nisan halk oylamasının sonucu; parlamenter sistemi, cumhuriyeti, aydınlanmanın değerlerini savunanlar için de net bir başarıdır.   Bu sonuç; gözle görülmeyen ama içten, içe işleyen vicdanın sesine emanet edilmiştir…  Şu gerçeği hiç kimse göz ardı etmemelidir!  Bu ‘Gazi Topraklar’;  Vatanımıza, devletimize, bayrağımıza olan sadakatimizi; milletçe birbirimize olan bağlılığımızın mührünü taşır.    Bu devlet, Türk Ulusuna Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten mirastır.  Gün gelecek, halkın iradesine yine başvurulacaktır.  Kader; bu topraklarda yaşayan özgür karakterli insanlara her defasında önemli görevler yüklemiştir.     Bu gerçek, milli mücadele öncesinde de böyleydi, bundan sonra da böyle olacaktır.  Hiç düşündünüz mü?   Son dönemde yaşadıklarımıza, ülkemizde yaşananlara baktığınızda; siyaset hayatımızın neresindedir? Hayatımızın tam ortasında, aklımızı, beynimizi teslim aldığı, ya da görmezden gelebileceğimiz bir noktada mıdır?   Ya da, yıllardır yurdumuzun siyasi iklimini yönetenler; bizleri bu iklim kuşağının neresinde tutmaktadır?  Hayatımız Siyaset midir? Böyle mi olmalıdır?  Her yeni güne başladığımızda;  İçi dolu ya da boş, adeta bir göktaşı yağmuru gibi siyasi söylemlerle yıkanan ülke sokaklarımız; daha ne kadar bu iklimle karşı karşıya kalacaktır?  Yurdumuzun her yöresinde, evinde, mahallesinde, köy kahvesinde, okulunda, dağında, bayırında bir Allahın günü siyasetin geçmediği bir sohbet, konuşma var mıdır?  Ardımızda kalan yılları, hayatımızın geçip giden en verimli dönemlerini, bu kadar etkileyen başka bir kavram olmayacak mıdır?  Doğanın, doğa canlılarının, eğitimin, modern bilimin, sanatın, sporun her türünün, üretimle yatırımla zenginleşen ekonomimizin yurdumuza yansımalarını takip etmek, destek vermek, katkı yapmak varken;  Neden hayatımızın tam da orta yerindedir siyaset? Tabii ki, yaşadığımız, yaşayacağımız ülkeyi yönetenlerin siyasete nasıl baktıklarını, uygulamalarını bilmek; ülkesini seven her yurttaşın asli görevidir.  Ama tüm enerjimizi; neredeyse ülkemizin her gününde kısır çekişmelerin yaşandığı siyaset arenasında harcamak nedendir?  Ülkemizin gelecek günlerini çağdaş ülkelerin seviyesine çıkartmak amacıyla göreve gelenler, görevde olanlar, bu göreve talip olmak adına türlü sözler verenler; bu seviyenin neresindedir?  Bakın çevrenize!  Görün yaşananları, yapılanları!  Verilen o sözlerin ne kadarı gerçekleşmiş?  İnsan haklarının, doğanın, doğal canlıların yaşam haklarının ne kadarı gözetiliyor ülkemizde?  Her sabah işine, okuluna gidenler,  Sokaklarda çaresiz dolaşan nice işsizler,  Evsiz, barksız, yurtsuzlar,   Sabah uyandığında nice emekliler,   Şöyle bir oh çekerek başlayabiliyor mu o güne?  Ama ülkemizde varsa, yoksa siyaset!  Kahvede, dolmuşta, otobüste, takside, ofiste, telefonda, hastanede, hatta yolda yürürken bile; mırıldanarak da olsa siyaset!  İçi dolu, ya da boş; bol vaatli cümlelerle süslenen siyaset!  Neden?  Televizyondan, köşe yazılarına, türlü dizilerden sinema filmlerine, gazete manşetlerinden kitaplara, hep siyaset!  Tamam, o platformda görev alanlar, bu cazip göreve talip olanlar, görevleri icabı tabii ki siyaset yapacak, bunu icra edeceklerdir.  Ama biraz da bilim, biraz da sanat;  Ancak gerçek anlamda, çağdaş anlamda,  Ama biraz da ekonomide rahatlama, Ama biraz daha insanca yaşamak, Ama biraz da hukuken doğruları görmek adına uygulama… Ama biraz da geleceğin teminatı gençlerimizin umutları için, Ama biraz da güven içinde bir yaşam için, Ama biraz da bizi biz yapan değerlerimiz için, Ama biraz daha çok bir ve beraber olmak için, Bu güzel vatan topraklarımızın en büyük gücü birlik ve beraberliğimiz için de siyaset… Yeter artık bitsin bu sen ben davası, siyasetin söylem savaşları! Bu ülkenin evlatları yeniden kucaklaşsın, yetsin gayrı ondan, bundan ayrımcılığı…  Bu vatan bizim, bu gazi topraklar hepimizin.  Ortak kaderimizdir geçmişte kalan her ne varsa;  Acısı da bizim sevinci de bizim.   Yaşanan, yaşanacak her ne varsa bu ülkede;   Ortak kaderimizin…  Unutulmasın ki, bunun gücü bizde;   Milletin ta kendisinde,  Ne siyasette,   Ne de siyaseti yönetenlerde…  Halkın irade gücüdür,  Bu ülkenin temel taşı.  Her alandaki başarı da,  Çağdaşlık da,  İnsanca yaşamak hakkı da, Hukukun üstünlüğünü sağlamak da, Gençlerimizin gelecek umutları da,  Güven içinde yaşamak da,  Bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkmak da,   Bir ve beraber olmak da bizim elimizde…  O nedenledir ki, siyasetçiyi de biz seçeriz;   Başarısını da, başarısızlığını da biz değerlendiririz.   Ama hayatımızın orta yerinde olmaları için değil!  Hayatımıza çağdaşlık getirsinler,  Yaşamımıza kolaylıklar sağlasınlar,  Bizlere güzel bir yaşam sunmaları için…
"Siyaset" Diğer Yazılar