...dünden devam
Doğallığın, çevremize hayat veren, renk katan kimi doğal güzelliklerin, doğal canlıların yaşam alanlarının; biz insanlar tarafından hoyratça kullanılamaz duruma getirilmesi,
Yaşadığımız şehirlerin, köylerimizi çevreleyen doğal alanların; giderek yok edilmesi, neredeyse her metrekaresinin yapıya dönüştürülmesi,
Yukarıda sıralamış olduğum bu gerçeklerin yanına bir de işsizliğin neden olduğu göç dalgaları eklendiğinde; büyük şehirlerimizde giderek zorlaşan bir yaşam mücadelesi oluşmuştu!
Böylesine bir yaşama mahkûm olmak; bizi, bizden almış sanki bir başka gezegenin canlısı yapmıştı adeta!
Hâlbuki son yurdumuz olan bu topraklarda doğan, büyüyen, tüm bereketinden, her türlü nimetinden faydalanan biz değil miydik?
Gönül ve kader birlikteliğimizle kurulmamış mıydı bu devlet, birlik ve beraberliğimizin gücü ile yoğrulmamış mıydı bu vatan topraklarımız?
Aynı milletin ferdi olmanın gururunu taşıyan bizlere ne olmuştu?
Böylesine sıkıntılı bir süreç yaşayan toplumumuzun, tüm değer yargıları sanki alt üst olmuş/edilmiş gibiydi!
İnsanımızın o kendine özgü yardımlaşma duygusu, doğal güzelliklere ve doğaya olan hassasiyeti, düşkünlüğü, bu sıkıntılı süreçte büyük yaralar almış gibiydi…
Vahşi kapitalizmin o acımazsız etkilerinin giderek hissedildiği toplumumuzda; bireyselleşmenin örnekleriyle doluydu her yanımız.
İnsani duyguların yerini duyarsızlığın, vurdumduymazlığın tipik yansımaları kaplamıştı her yanı adeta!
Esir alınmıştı sanki duyarlı yürekler, özgürce düşünen beyinler, yaşamın renkleri ve tadı…
Ne olmuştu bizim o güzel adetlerimize, örf ve geleneklerimizin toplumumuza yansıyan olumlu örneklerine?
Biz değil miydik, düşene, düşkün olana ilk yardıma koşan?
Biz değil miydik, komşusu açken tok duramayan?
Biz değil miydik, bayramların bereketini yoksullarla paylaşan?
Biz değil miydik, küçüklerini sevip, kollayan; büyüklerini sayıp, sarmalayan?
Biz değil miydik, annelerini, babalarını baş tacı eden, eşlerini, kadınlarını gözü gibi koruyup kollayan?
Biz değil miydik, ağaçların gölgesine ulaşmak adına, sabahları gün ışımadan, sımsıcak yataklarımızdan kalkıp, o körpecik fidanlara can suyu veren, kışın soğuğunda donmasınlar diyerek, eski elbiselerimizle sarıp, sarmalayan?
Biz değil miydik, sokaklarımızın süsü, ‘çomara, onun sevimli yavrularına’ sahip çıkıp, annelerimizin içelim diye verdiği sütleri gizlice onlarla paylaşan?
Biz değil miydik, mahallemizin süsü ‘sarmana, tekire’; biriktirdiğimiz okul harçlıklarımızla, kasap ‘Salih Amcadan’ ciğer alıp, onlara taşıyan?
Biz değil miydik, okullarımızı, hemen yanı başındaki parklarımızı süsleyen her mevsimin çiçeğini, solmasınlar diyerek, zamanlı, zamansız sulayan?
Biz değil miydik dostlar, arkadaşlar, kardeşler; tüm bu güzelliklerin, insani değerlerin sahibi olan?
Ne değişmişti?
Ne olmuştu bize?
2000’li yıllar neler etmişti ülkemize?
Neler olmuştu sevgiyle, hoşgörüyle dolup taşan yüreklerimize?
Bir kez daha düşünmeliydik bize has, bizim olan o güzel özelliklerimizi, insan olabilmenin tüm erdemlerini.
Bir kez daha dinlemeliydik vicdanlarımızın sesini…
Tabii ki, ülkemizde çok olumlu gelişmelerde yaşanmıyor değildi! Giderek gelişen bir ekonomik yapının olumlu yansımaları hemen, hemen her yönüyle görünse de; toplumumuzun o güzel birlikteliğinde açılan yaralar, bir türlü iyileşememiş/iyileştirilememiş, tam tersine bu görüntü; türlü olumsuzlukları da beraberinde getirmiş, getirmeye devam ediyordu!
İçyapımızda yaşanan türlü politik çatışmalar, toplumumuzu adeta bu çatışmaların bir parçası yapmış; ülke gündemimizle birlikte, toplum da giderek ayrışan bir yapıya doğru hızla yol almaya başlamış gibiydi!
2014 yılının, aşağıda özetleyeceğim öne çıkan diğer olaylarına baktığımızda; bu çarpıcı olayların, ülkemizin yakın tarihinde önemli bir yeri olacağı kaçınılmazdı!
devam edecek...