2014 YILININ EN ÖNEMLİ OLAYLARINI ŞÖYLE SIRALAYABİLİRİZ:
Bu davalar sürecinde; yargısız infazda bulunan ‘ kimi taraflı kalemşorlara, havuz medyasının bilinen isimlerine, masumiyet karinesini yok sayarak o kahramanları TV’lerde yargılayıp sanık sandalyesine oturtan, mahkûm eden açık oturum yorumcularına ‘ ise; söylenecek tek bir şey kalmıştı!
O da: ‘Onların’, bu ayıplı süreci yazan tarih sayfalarının çöplüğünde anılacak olmalarıydı…
(Balyoz davasıyla ilgili olarak, 19 Haziran 2014’te İstanbul Anadolu 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesi oy birliği ile 234 komutanın tahliyesine karar verdi. Yeniden yargılama kararı da veren mahkeme, savcılıktaki tüm yakalama kararlarının kaldırılmasına karar verdi. Böylece adalet yerini bulmuştu. Ama sırada bu kumpası kuranların hukuka verecekleri hesap vardı..! Bunun kararını da bu kumpasın mağdurları verecekti…)
4 yıl önce Zonguldak’ta yaşanan maden ocağı kazasından sonra 2014 yılında, ülkemizde bu tarihe kadar yaşananların en büyüğü bu defa Soma’da, ‘Soma Maden Mezarlığında’ yaşananlar:
İşte, Soma Faciası:
13 Mayıs 2014’te Manisa’nın Soma ilçesinde kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle yüzlerce maden işçimiz olay yerinde hayatını kaybetmiştir.
Bu olay T.C. tarihinde en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçmiştir.
Maden ocağında çıkan yangın, tam da vardiya değişimi sırasında meydana gelmişti ve o sırada 787 kişi yer altında idi..!
17 Mayıs tarihine kadar süren kurtarma faaliyetleri sonunda;
Bu facianın Hükümet adına kurtarma faaliyetlerinin koordinatörlüğünü üstlenen dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız yaptığı açıklamada;
Kesin tespitlere göre; 301 madencimizin hayatını kaybettiğini açıkladı.
Aslında bu bir facia mıydı? Alın yazısı mıydı? Cinayet miydi? Yoksa o süreçte görevde olan Başbakan’ın söylediği gibi bu işin ‘fıtratında’ olan bir şey miydi?
Ama artık ne söylesek boş!
Yasalar, mutlak surette bu olayda suçu olan herkimse bulup ortaya çıkaracak ve gereken cezaları da verecektir.
Herkesin vicdanında onarılmaz yaralar açan görüntülerin yaşandığı bu faciada unutulmayacak, unutamayacağımız çarpıcı olaylar da yaşanmıştır!
Hayatla ölümün kol, kola gezdiği o maden mezarlığından; hayata tutunarak çıkan bir madenci kardeşimizin kameralara yansıyan görüntüsü, sözleri beyinlerimize ve yüreklerimize; iyi niyetin, devlete sadakatin, insan olabilmenin fazileti olarak yansımıştı…
O güzel yürekli, kömür karalı alnı öpülesi maden emekçisi kardeşimiz ne demişti?
Birkaç dakika önce çıkmış olduğu maden mezarlığından, ilk yardım için bırakıldığı ambulansın sedyesine yatmadan önce, araçta bulunan hemşireye hitaben:
‘’Üstüm başım, çizmelerim kömür içinde, çizmelerimi çıkarayım mı?’’
Birkaç dakika önce ölümden dönmüş bir insanın düşündüğü inceliğe ve insani düşünceye bakın.
O sedyeye kendisinden sonra yatacak/yatırılacak hasta kirlenmesin, mikrop kapmasın düşüncesiyle çizmelerini çıkarmak isteyen tertemiz bir yürek; pırıl, pırıl bir insanlık abidesi.
Kazanın yaşandığı günden bir gün sonra olay yerine gelen Başbakan’ı tepkili bir kalabalık karşıladı. Bu tepkinin oluşmasında en büyük etken; biraz da Başbakan’ın bu facia ile ilgili söylemleri de etkili olmuştu!
Ne denmişti?
‘’ Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Bu sadece madenlerde olur diye bir şey yok. Hiç kaza olmayacak diye bir şey madenlerde yok…’’
Başbakan daha sonra 1800’lü yıllarda yurt dışında meydana gelen maden kazalarından örnekler vererek, bu tarihlerde hayatlarını kaybeden madencilerin sayısına da değinmişti! Ancak bu açıklamasında zihinlerde kalan hala pek çok soru vardı! Çünkü 1800’lü yıllardan günümüze iki asırdan fazla bir zaman geçmişti…