KIRILMADIK NE KALDI? (75)

15.10.2024
Şimdi gecenin bu saatinde ne yapılır orada? Ne yaparlar o duvarların ardında? Neler hissederler bilemem, bilemezsiniz ki…

 Ama inanıyorum ki onlar, bizlerin bu duygu beraberliğini, hepimizden onlara ulaşan sevgi selini mutlaka biliyor ve hissediyorlardır.

 Duygusallık, insana özgü en değerli hazine…

 İşte bu en değerli hazineyi, silah arkadaşlığının, kardeşliğin, dostluğun ve can yoldaşlığının ne demek olduğunu, bu yazım ile paylaşmak istedim sizlerle…

 Evet,

 Onlar artık birer hükümlüydü, hem de gerektiğinde bu aziz vatan topraklarının bütünlüğü, Türk Milletinin hür ve bağımsız yaşaması uğruna ölmeyi göze aldıkları, gerektiğinde gözlerini kırpmadan hayatlarını seve, seve feda ettikleri kendi ülkelerinde; onlara kurulduğu ifade edilen bir kumpas sonucunda!

 Sahte oldukları önemli kurum ve kuruluşlarca ispatlı kimi dijital veriler delil gösterilerek; bilinen mahkemelerce yargılanmışlar, mahkûm edilmişler! En nihayetinde; istikballeri, özgürlükleri, hatta kocalık ve babalık hakları dahi ellerinden alınmıştı!

 Böylesi bir adalet olabilir miydi? Ülkemizin adil yargı sistemi, evrensel hukukun simgesi olan adil yargı terazisine ne olmuştu?

 Ama onlar inançla beklediler ve güvendiler!

 Biliyorlardı ki, bu büyük ülkede hala vicdanı ve inancı hür yargıçlar vardı, onlar eninde sonunda; kabul edilemeyecek ‘paralel yargı’ infazını durduracaktı.

 Sonuçta;

 O yiğit askerlerin inandıkları, bekledikleri, umut ettikleri gerçek yargı ve yargıçlar devreye girdi. 19.06.2014 tarihinde Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar sonucunda Balyoz Tutuklusu olan tüm askerler tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiler.

2014 YILININ EN ÖNEMLİ OLAYLARINI ŞÖYLE SIRALAYABİLİRİZ:

03 Kasım 2014 tarihinde, Balyoz davasında bir kumpas sonucunda hüküm giyen askerlerin, yeniden başlayan yargı süreci:

Çünkü Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru sonrasında yüce mahkeme, bu süreçte yapılan yargılamanın yeniden yapılması kararını vermişti. (Bk. 10’ların İzleriyle Türkiye Sayfa: 294-311)

 İçlerinde çocukluk arkadaşlarım da olan bu kahramanların yaşadıkları o kahır yılları beni derinden yaralamıştı, çok etkilemişti…

 Hele, hele içlerinde muvazzaf olup da, gerçekten çok nitelikli, iyi yetişmiş onca akademisyen subayın, general ve amiralin; adeta TSK’ dan koparılarak emekli edilmeleri, onları bekleyen o pırıl, pırıl istikbalin; böylesi bir kumpas sonucunda yok edilmesine tepki olarak; vicdanlarda hiçbir şekilde kabul görmeyen bu hukukun ayıbını yaşatanlara, bu defa da aşağıdaki yazım ile şöyle seslenmiştim:

… ÖZÜR BORCUNUZ VAR!

‘’…Kapılar kapalı/Tutulmuşsa gece/Kapkara yollar/Sıcacık bir sevgi sunmayacak mıyım insanlara?/Bakmayacak mıyım, yarınlarla/ Seslenmeyecek miyim insanlara? ‘’

(6 Mayıs 1972 -  Deniz Gezmiş)

Her şey 20 Ocak 2010 tarihinde yazılı medyada  ‘’Balyoz Harekât Planı’’ manşet haberi ile başlamıştı…

‘Havuz Medyasının’ o bilinen kalemleri, açık oturumların değişmeyen isimleri bu habere balıklama atlamışlar, insafsız ve vicdansız bir sürecin sözcüleri olmuşlardı.

Bu öyle, böyle bir haber; göz ardı edilecek bir iddia değildi!

Çünkü haberin iddiası:

‘Mart 2003’de 1’nci Ordu Karargâhında icra edilmiş, ‘Harp Oyunu/ Seminerinde’; ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini’ devirmek için bir darbe hazırlık planı üzerine oturtulmuştu! ‘

2010 yılının ilk 6 ayında yazılı ve görsel basına yansıyan öylesine bir operasyon başlamıştı ki! Ülkemize sadakatle, şanla, şerefle hizmet etmiş pek çok komutan; toplumumuzun büyük bir kısmının hiçbir zaman kabullenmediği, içine sindiremediği görüntülerle, sabaha karşı evleri adeta basılarak gözaltına alınmışlardı…

 O ayıplı ve acılı süreçte toplam 365 kişi, İstanbul Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alınmışlar. Sonrasında ise özel yetkili savcılık ve mahkemelerce de tutuklanmışlardı.
"Siyaset" Diğer Yazılar