... Dünden devam
Çünkü o meydan ve o duyarlı insanlar, tarihin her döneminde onlara emanet edilen doğanın, ülkemizin gelecek nesillerine ve aydınlık yarınlarına emanet edilecek bir hazine olduğuna inandılar.
O; bir çınar ağacıydı. Bir tek amacı vardı! Onu bu aziz vatan topraklarına emanet eden insanlara hizmet etmek…
O; gölgesine sığınan insanlara güç, yeşillerle süslediği bedenine bakan gözlere güzellik verdi.
O park ve onun varlığı, gittikçe yitip giden doğayı hatırlattı bizlere…
O; hep sessizdi, o hep korumasızdı ama hala onu koruyup kollayan, çevresine ve doğaya duyarlı insanlar olduğu gibi bedenine can veren ‘Toprak Ana’da’ vardı…
Toprak Ana; onun köklerine beden, her susadığında su, acıktığında besinini verdi. Tıpkı biz insanlara, kuşlara, böceklere ve üzerinde barındırdığı tüm canlılara verdiği onca güzellikler gibi…
O; bir çınar ağacıydı! Ömrü boyunca çevresine güven, sevgi ve temiz bir yaşam verdi. Bulunduğu çevreye, yaşadığı dünyaya, çevresindeki hiçbir canlıya zarar vermedi…
O; bir çınar ağacıydı! Sadece verdi, ömrünce hep verdi. Paylaştığı gölgesi ile biz insanların bedenini, verdiği güven ile yüreğimizi serinletti. Gövdesinden, dallarından yayılan temiz hava; bizlerin soluğuna karıştı, akciğerlerimize güç verdi. Görüntüsündeki yeşilin tonları beynimizi dinlendiren ilaç; kimi zamansa ardında bıraktığı uzun yıllar ile güçlenen gövdesi, biz insanlara umut oldu…
O; ‘Gezi Parkındaki’ bir çınar ağacıydı…
Geride bıraktığı onca uzun dönemi ve burada yaşanan tüm önemli olayları; hemen yanında, yanı başındaki dostuyla, ona komşu ‘ Taksim Meydanı’ ile paylaştı…
Taksim Meydanı…
Bu meydan ki, yakın tarihimize damgasını vuran pek çok önemli olayı, onunla birlikte yaşamıştı! Ama en çok da 1 Mayısların simgesi olmuş, insanca yaşam hakkının savunulduğu, emeğin hakça paylaşılmasını, daha çok özgürlük ve demokrasi istiyoruz diye haykıran insanlarımızın; 34’ünün, 1 Mayıs 1977 tarihinde katledişlerine de tanıklık etmişlerdi…
Ülkemizde tarihi olaylara tanıklık eden ne kadar çok meydan vardı. İstanbul Beyazıt Meydanı, (Hürriyet Meydanı ) İzmir Konak Meydanı, Ankara Ulus, Kızılay ve Sıhhiye meydanları, pek çok şehrimizde ‘Cumhuriyet’ adı ile anılan çok önemli meydanlar.
O meydanlar, gün geldi halkın kendisi, gün geldi halkın sesi oldu…
Ama bu meydanlar arasında ‘Taksim Meydanının’ ve hemen yanı başındaki, ‘Gezi Parkının’ yeri farklı idi.
Nasıl ki, ‘gezi parkının’ ülke insanımızın üzerindeki doğasal etkisi ne kadar güçlü ise ‘Taksim Parkının’ bilinen gücü de o kadar farklıydı…
Çünkü ‘Taksim Meydanı’; emekçinin, özgürlüğün, demokrasinin sesiydi. Taksim, Ülkemizin aydınlık geleceğini savunanların sesiydi. Taksim, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını taşıyan ilk kültür merkezlerimizden birisine ev sahipliği yapan yerin adı, Yüce Atatürk’ü ve kurmuş olduğu ‘T.C Devletini’ en iyi anlatan o simge heykelin bulunduğu yerin ismiydi…
O; bir çınar ağacıydı, ‘gezi parkında’ ve ‘o meydan da’ nelere tanıklık etmemişti ki…
Zaman su gibi akıp geçmiş, yaşadığı çevre ve o çevreyi yaratan insanlar çok değişmişti! Sanki her geçen gün, ona acı bir son hazırlanıyor; çevresinde yükselen gökdelenler, onun ve yaşadığı gezi parkının artık orada olamayacağını hatırlatıyordu!
Günün birinde onun can dostunu, pek çok tarihi olayı birlikte yaşadıkları o güzelim meydanı, ‘Taksim Meydan’ını’ iş makineleri kapladı, her yeri kazdılar; çevresini yeni bir dönüşüm fırtınası ile yıktılar!
O; bir çınar ağacıydı, hala gezi parkında yaşıyor ve korku dolu gözlerle sıranın kendisine ne zaman geleceğini, asırlardır yaşadığı o topraklardan ne zaman sökülüp atılacağını bekliyordu!
Zaten ülkemizde onca değer, özelleştirme adı ile yabancı sermayeye hoyratça satılmamış mıydı? Sökülüp atılmamış mıydı?
Emeğin, o emeği yaratanların sesi duyulmaz iken! Onun sesini: ‘doğayı yok etmeyin, o sizin geleceğinizdir…’ Feryatlarını kim duyacaktı?
Ancak ‘O Çınar Ağacının’ içinde bir umut, kulaklarından gitmeyen, silinmeyen, ’Taksim Meydanı’nda’ hep işittiği bir ses vardı!
Devam edecek...