Bu da; Kıbrıs’ta yaşayan insanların, tek devlet, tek millet ve tek egemenlik çatısı altında yaşamalarıyla gerçekleşebilecektir.
Ancak burada unutulmaması gereken en önemli husus; böyle bir devlet yapısında Kıbrıs Türk Halkına tanınan haklar, sadece azınlık hakları ile sınırlı olabilecektir.
1968 yılından beri devam eden Kıbrıs sorununun çözüm müzakerelerinde; bir gün gelir de, adada tek bir devlet yapısı üzerinde anlaşma olursa!
Bu sonuç, adada Kıbrıs Türk Halkının da sonu olacaktır. Çünkü böylesi bir mutabakatta, AB’ye üye olan bir devlet‘ in garantörlük şemsiyesi de AB’ye ait olacağından, Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlük hakkı da olamayacaktır.
Böylesi bir son;
Kıbrıs Türk Halkının adada ki yaşam güvenliğini ortadan kaldıracağı gibi, kısa bir süre sonra Rum tarafının ekonomik gücü, (adada son dönemde yaşanan ekonomik kriz kimseyi aldatmasın, zira AB topluluğu, Amerika ve hatta Rusya hiçbir zaman Rumların ekonomik yönden güçsüz olmalarını istemezler; zaten bu kriz de bu ülkelerin yapmış oldukları yardımlarla aşılmıştır.), Rum tarafının nüfus ağırlığı ve politik uygulamaları sonucunda Kıbrıs Türk Halkı, yıllar öncesinde olduğu gibi tüm kazanılmış haklarını kaybedecek, en nihayetinde adada azınlık olma durumuyla karşı, karşıya kalacaktır. Zaten ‘’Annan Planı’’ da böylesi bir sonu içeriyordu.
Kıbrıs’ta son dönemlerin en önemli süreci olan, ‘Annan Planına’ Rumlar neden ‘Hayır’, Türkler neden ‘Evet’ dedi?
24 Nisan 2004 tarihinde Adada eş zamanlı olarak gerçekleştirilen Annan Planı Referandumunda Kıbrıs Türk Halkı plana, %65 Evet, Rumlar ise; %75 oranında Hayır demiştir.
Aslında Rumların ‘Hayır’ demesi şaşırtıcı olmamıştır! Çünkü onların Kıbrıs sorununda amaçları çok açıktır.
Rumların bu amaçlarını şöyle açıklayabiliriz:
Devam eden müzakerelerde ciddi bir taahhüde girmeden çözümü sürüncemede bırakarak, bu süreci zamana yaymak, bu arada adil ve kalıcı bir barışa ilişkin parametreleri ortadan kaldırarak, Kıbrıs Türklerini azınlık statüsüne düşürmektir.
Bunun yoldu da ‘’Osmosis’den’’ geçmektedir.
Osmosis kelime anlamı olarak; ‘karşılıklı iletişim’ demektir. Ama Rum tarafının bundan anladığı; bir süre sonra Kıbrıs Türk Halkının asimilasyonudur.
Halen devam eden müzakereler sürecinde de Kıbrıs Rum kesimi, Kıbrıs devletinin ortaklık yapısında, ‘’Kurucu Devlet’’ terimini kabul etmemekte; ‘’Oluşturucu Eyalet’’ tanımında ısrar etmektedirler. Rum tarafının bu dayatması dahi, gelecekte Kıbrıs Türk Halkını hangi akıbetin beklediğini ortaya koymaktadır.
Rumlar Annan Planına dahi ‘Hayır’ demişlerdir..!
Çünkü bu plan; onların adanın tek sahibi olmaları yönünde, önlerine uzun bir süreç getirmişti ama onların böyle bir zamanı beklemeye tahammülleri yoktu.
Kıbrıs Türk Halkının Annan Planına neden ‘’Evet’’ dediğinin sebeplerine gelince:
O süreçte KKTC’de öylesine bir hava yaratılmış, öylesine bir algı operasyonu gerçekleştirilmiştir ki!
Eğer Kıbrıs Türk’ü bu plana ‘evet’ derse;
Öncelikle yıllardır kendi kaderlerine terk edilmiş bu insanlara uygulanan her türlü insanlık dışı ambargolar kalkacak; AB’ye üye olacaklarından herkesin cebinde AB pasaportu bulunacaktı.
KKTC’ye uluslararası uçuşlar serbest olacak, adeta gökyüzünden yabancı turist yağacak. Bu arada ilk planda; Kıbrıs Türk tarafına, AB tarafından 283 milyon EURO yardım yapılacak. Kıbrıs Türk Halkı bu planı onayladıktan sonra AB’ye üye olacağından, uluslararası arenada AB vatandaşı olarak muamele görecekti.
O dönemde, bu pembe hayaller ama aslında emperyalist yalanları içeren bu vaatler; KKTC sokaklarını öyle bir hale getirdi ki!
Sanki tüm bu vaatler gerçekleşmiş gibi her taraf AB Bayraklarıyla, ne idüğü belirsiz flamalarla süslenmişti!
Şehitlerimizin isimlerini taşıyan cadde ve sokaklar;
‘’Yes Be Annem’’, ‘’Her yol AB’ye çıkar’’,‘’Barra (Rumca defol) Denktaş’’ pankartlarıyla donatılmıştı! (Bk. Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka, KKTC’nin 2002-2005 Ver Kurtul Belgeseli isimli kitabım – 2006 Toplumsal Dönüşüm Yayınları)
Böylesi bir tablonun oluşmasında, gerek yurt dışından adaya gelerek, Annan planına ‘evet’ denmesi yönünde yaptıkları propagandalarla Kıbrıs Türk’ünün aklını çelen AB komiserleri, Karen Fog çocukları, o sırada K.K.T.C’de iktidarda bulunan parti yöneticilerinin bu plana verdiği destek önemli rol oynamıştır.
Yine bu dönemde, Kıbrıs Türk Halkının yapılacak referandumda, ‘’Annan Planına’’ evet demesi için Anavatan Türkiye’deki hükümeti temsilen adaya gelenlerin yapmış olduğu çalışmalar da bir hayli etkili olmuştur!