KIRILMADIK NE KALDI? (61)

01.10.2024
Yukarıda özetlemiş olduğum gerçekler, ülkemizin Kıbrıs Konusunda ki haklılığının yasal kanıtlarıdır.

Bunun dışında Atalarımızın ada üzerindeki 307 yıllık hâkimiyetinin bir yansıması olarak,

Kıbrıs Türk Halkının ada üzerindeki yasal haklılığını ortaya koyan en çarpıcı ve yazılı gerçek; 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin kurucu anayasal ortağı olmasıdır.

Ayrıca çok önemli bir gerçek daha vardır ki, bu da adanın tapu kayıtlarında yazılıdır. Çünkü hala uluslararası hukuk kurallarıyla sabit ‘vakıflara ait arazi ve mallarının’ adada var olan kayıtlarıdır.

Özellikle Osmanlı döneminden kalan ve tapu kayıtlarıyla belirlenmiş Lala Mustafa Paşa ve Aptullah Paşa Vakıflarına ait arazilerin Kıbrıs Türk’lerine ait olması;

1963 olayları nedeniyle Rumlar tarafından yakılıp, yıkılan ve el konulan 103 Türk köyünün arazi, mal ve mülkünün Kıbrıs Türk Halkına ait olması; (Güney Rum kesiminde kalan Türk arazileri, mal ve mülkleri…)

  Ve tarihi süreçte, adanın 307 yıllık Osmanlı hâkimiyeti döneminde, özellikle Karaman Sancağından Kıbrıs’a gelip de yerleşen Kıbrıslı soydaşlarımızın atalarının 1570’li yıllara dayanması, Kıbrıs Türk’ünün neredeyse 5 asırdan beri Kıbrıs adasındaki varlığının, vazgeçilmez hakkının en çarpıcı kanıtıdır.

Dünya petrollerinin neredeyse yarısından çoğunun çıkarıldığı bu bölgede; Orta Asya ve Ortadoğu petrollerinin Batılı ülkelere taşınmasında, önemli bir istasyon konumunda olan Türkiye; uluslararası enerji güvenliğini sağlamak için Kıbrıs’la ilgilenmek zorundadır.

Unutulmasın ki, günümüzde bu ada benimdir, yasal temsilcisi de benim diyen Rumlar, asırlar boyunca Osmanlının, Kıbrıs Türk’ünün yanında çalışmış, onların hak ve adaletine sığınmışlardır.

Kıbrıs adasında, Türkiye’nin ve Türk Milletinin ilgisinin, Kıbrıs Türk Halkının varoluş nedeninin asla silinemeyeceği, yok sayılamayacağını belirleyen çok önemli iki neden daha vardır!

Bu iki nedeni, ülkemizin çok kritik bir süreç yaşadığı bu günlerde özellikle ifade etmem gerekir.

Birinci neden:

648 yılında ilk İslam donanmasının adayı ele geçirmesi sırasında, Peygamber Efendimizin Süt Teyzesi Hala Sultan Hazretlerinin Şahadet mertebesine erişmesi sonucunda buradaki varlığı,

1571 de Osmanlı döneminde; Lala Mustafa Paşanın Kıbrıs’ı ele geçirmesi sırasında Şehit düşen atalarımızın, ( kimi tarihçilere göre 50 bin, kimilerine göre ise 80 bin ) genellikle Güney Rum kesiminde kalan şehitlikleri, buradadır.

Ve yakın tarihimizde 20 Temmuz 1974’de ‘O Gazi Topraklar’ uğruna seve, seve hayatlarını feda eden Mehmetçiklerimizin, Kıbrıs Türk Mücahitlerimizin aziz bedenleri, K.K.T.C’de bulunan Şehitliklerimize emanet edilmiştir. (1974 savaşlarında şehit düşen Mehmetçiklerimizden toplam, 498 vatan evladı; ‘O Gazi Topraklarda’ yatmaktadır.)

İkinci neden:

Şahadet mertebesine erişen bu kahramanların, Kıbrıs’ta göndere çekmiş oldukları; dağa, taşa işledikleri ‘Aziz Sancağımızın, Ay Yıldızlı Bayraklarımızın’ adada ki varlığıdır.

Her şey göz ardı edilebilir ama asırlardan beri ‘O Gazi Toprakların’ Türbedarlığını yapan aziz şehitlerimizin varlığı ve onları gölgesiyle koruyup, kollayan şanlı bayraklarımızın gönderlerinde nazlı, nazlı dalgalanması asla göz ardı edilemez.

Bu çok önemli iki husus; Kıbrıs üzerindeki yasal ve tarihsel ilgimizin, hakkımızın da üzerine çıkan, milletimizin milli ve ulvi değerlerinin adaya yansıyan en önemli gerçekleridir.

Kıbrıs adasında kesin, nihai ve kalıcı bir çözüm için Türkiye’nin olmazsa olmazı; 2004 yılında adada oylanan ‘’Annan Tuzak Planı’’ öncesinde T.B.M.M’de onaylanmış olan ülkemizin kırmızıçizgileridir. Aşağıda sıraladığım bu kararlar manzumesi halen geçerliliğini korumaktadır.

"Siyaset" Diğer Yazılar