Bir hayalim var dostlar, arkadaşlar, bu güzel ülkenin her yöresinde yaşayan güzel insanlar. Bu öylesine bir hayal ki! İçerisi sevgi dolu, bedeli ise sadece umut… Güneşin ışıldadığı sokaklarımızda şen şakrak insanlarımızın dolaştığı, her akşam iş dönüşü evine aş, çoluk çocuğuna istedikleri her şeyi alabilmenin mutluluğunu taşıyan insanlarımızın olduğu bir hayal bu… İşsizliğin hiç konuşulmadığı, herkesin işi olduğu, fırsat eşitliğinin her alanda uygulandığı, üniversitelerimizden mezun olan gençlerin anında iş bulduğu, her konuda hak ve hukukun temel alındığı, özgürce yaşamın tüm kurallarını benimsemiş bir toplum olarak; sevgi ve saygının daima göz önünde bulundurulduğu bir ülkede yaşamanın hayalidir bu… Ülkesiyle, devletiyle bir ve beraber olabilmenin hazzıyla yaşayan insanlarımızın inancına, giyim kuşamına bakılmadan, hür iradesiyle seçtiği devlet yöneticilerini benimseyenlerden oluşan, Türk milletinin sade bir vatandaşı olmanın gururunu taşıyanların da ortak olması gereken bir hayal bu… Evet, büyük bir hayalim var: Çiftçisiyle, işçisi, iş adamı, memuru, emeklisiyle yaşam mücadelesi veren her insanımızla ‘’Oh, ne güzel bir ülkede yaşıyorum’’ demenin mutluluğunu taşıyanların gülümsemesiyle aydınlanan bir hayaldir bu… Gazete manşetlerinde, televizyon haberlerinde ülkemizi yönetenlerin birbirlerini türlü suçlamalarla karalamadıkları, insanlarımıza sadece umut değil, umudun yanı sıra refah da sağladıkları, gülen yüzleriyle, güzel dilleriyle milletimize örnek olan yöneticilerimizin olduğu bir hayaldir bu… Bu hayalimin içinde doğası yakılıp, yıkılmayan hele ki, İstanbul gibi bir dünya mirasının kalbine saplanan o ucubeye benzer gök delenleri olmayan; insanlarımıza, doğanın her canlısına yaşam cenneti olacak ülkemin hayalidir bu… Demokrasinin en belirgin özelliği parlamenter sistemle temayüz eden, milletin seçtiği vekillerinin ortak aklıyla yönetilen, milletimiz için verilecek kararların iki dudak arasından çıkacak onay ile belirlenmediği, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletinde olduğu, geleceği Atatürk ilke ve devrimleri ile aydınlanmış, bağnazlığın değil sadece çağdaş eğitimin, modern bilimin kabul gördüğü ülkemde yaşamanın hayalidir bu… Komşularıyla kavga eden değil, ‘’Yurtta Sulh Cihanda Sulh’’ diyen Atatürk’ün gösterdiği yolda ilerleyen, güçlü ordularıyla milletine gurur, düşmanına gözdağı, dostuna güven veren, imrenilen büyük bir dünya devletinde yaşayabilmemizin hayalidir bu… Evet, büyük bir hayalim var: Aslan gibi delikanlılarımızın asker ocağından baba evine sapasağlam dönebildikleri, neredeyse her gün gelen acılı haberleriyle yüreklerimizi dağlayan Şehit cenazelerimizin olmadığı bir ülkede yaşayabilmemizin hayalidir bu. Yaşı kemale ermiş büyüklerimizin ömürlerinin sonbaharında, bir lira daha ucuz ekmek alabilmek için kar soğuklarında, yağmur altında upuzun kuyruklarda bekleyecekleri yerde, insanca geçimlerini sağlayacak bir maaş refahı ile tatil beldelerinde dolaşabilecekleri bir yaşamlarının olmasıdır bu hayalim. Yıllar yılları kovalıyor; her gelen yıl bir öncekini aratıyor! Korona denen salgın hastalıkla, türlü ekonomik zorluklar içinde büyük bir geçim sıkıntısı yaşayan insanlarımızı düşündükçe bu hayalim gerçekleşebilir mi? Ama şöyle yıllar öncesi Türkiye’yi bir düşünün bakalım! Yukarıdaki hayalimin içinde sıraladığım konuların her birisi bu ülkede yaşanmamış mıydı? Belki bugünkü kadar gelişmiş bir ülke değildik ama insanları mutlu ve mesut, birbirlerini güler yüzle selamlayan bir toplumda yaşıyorduk. Bugünkü kadar işsiz, aşsız, evsiz, barksız insanların oluşturduğu, sevgisizliğin, saygısızlığın kol gezdiği bir toplum değildik. Hele ki, bugünkü kadar kadınlarını aşağılayan, eziyet eden her Allah’ın günü bir kadını katleden bir toplum hiç değildik. O günlerde de ülkemizi yöneten siyasilerimiz vardı. Ama hiç birisi bugünkü kadar birbirine olumsuz davranmazdı… O zamanlarda da türlü olumsuzluklar yaşadık, sıkıntılarımız vardı, komşularımız türlü sorunlarla boğuşurken, biz Atatürk’ümüzün ‘‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’’ sözüne hep bağlı kaldık, o sorunlara muhatap olmadık. Her sorunumuzu da gönül birlikteliği içinde çözdük. Ve o zamanlarda bizler; bugünlerde yaşamaya mahkûm olduğumuz böylesine büyük sıkıntılar aklımıza dahi gelmeden, gelir dağılımı hakça olan, adalet terazisi şaşmayan, geleceği parlak, aydın düşüncelerle yetişmiş çağdaş gençlerimizle büyük bir ülke olacağımızın hayalini kurardık. Evet, yukarıda sıraladıklarım bir hayal de olsa her birisi ülkemizin geçmişinde yaşanmış bir gerçek. Ömrüm yeter mi bilmem ama yukarıdaki hayalim de bir gün mutlaka gerçekleşecek. Çünkü bu hayalimin içi sevgi dolu… Bu güne değin yeryüzünde sevginin aşamayacağı hiç bir engel olmadı, bundan sonra da olmayacak. Hem bu hayalimin bedeli öyle milyonlarca dolar da değil, sadece umut! Evet, doğrudur öylesine büyük sıkıntılar yaşıyoruz ki, katlanılacak gibi değil. Ama bir an için tüm sıkıntılarınızı unutun! Unutmak mümkün değilse siz de benim gibi hayal kurun…