Bugün bağımsızlığımıza kavuştuğumuz o mutlu
günün, 30 Ağustos zaferimizin 99’ncu yıldönümüdür, hepimize kutlu
olsun.
Bundan neredeyse bir asır önce; Büyük Önderimiz Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının güzel Samsun’umuzdan,
sadece Büyük Türk Milletine olan güvenciyle, ‘’Bağımsızlık benim
karakterimdir’’ diyerek başlattığı o kutlu yürüyüş, 30 Ağustos 1922’de
vatanımızı işgal eden düşmanın, Egenin serin sularına dökülmesiyle
sonuçlanmış devletimizin kuruluş temeli daha o günden atılmıştır.
30 Ağustos; şanlı bayrağımızın indirildiği yerde İzmir’de
yeniden göndere çekildiği, Türk Milletinin Gazi Paşasına, Gazi Mustafa
Kemal Paşanın da Türk milletine minnettar olduğu gündür.
Büyük Türk Milletinin tarihi nice zaferlerle doludur.
Mohaç’ta bizimdir, Malazgirt’te bizim. Bizans’ın diz çöktüğü İstanbul’un
fethi de bizimdir, Çanakkale’de bizim. Sakarya’da bizimdir, Dumlupınar
da, Büyük Taarruzda bizim. Böylesine önemli zaferlere imza atan
ceddimizi, bu büyük zaferlerimizi kim göz ardı edebilir ki?
Tarih, vicdanımıza kazınan olayların hafızasıdır. Tarihi
gerçekleri yok sayanlara, görmezden gelenlere, en çarpıcı yanıtı; yine
tarihin şaşmaz adaleti verir.
O nedenle bugün dahi bulunduğu görevleri, böylesine büyük
bir devlette yaşamayı o büyük insana borçlu olduğunu unutan kimilerinin,
o büyük insana ve eserlerine saldıranların; bu gerçekleri görmeleri,
okumaları, hiçbir şekilde siyasi malzeme yapmamalarını bir kez daha
hatırlamaları gerekir.
Unutulmasın ki Atatürk; mükemmeliyeti arayan bir dünya
lideri, Atatürkçülük ise Türk toplumunu o hedefe ulaştıracak zihniyet ve
eylemin kavramsal ifadesidir.
O; emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını veren, bunu
başaran, bütün mazlum halklara ilham kaynağı olan bir komutan, ulusal
bir kahraman, büyük bir devlet adamıdır.
O; kimliği, inancı ne olursa olsun, bu son vatanımızda,
Türkiye Cumhuriyetini kuran halka ‘’Türk Milleti’’ denir
nitelendirmesiyle, bizleri ümmet olmaktan millet olma vasfına
taşıyandır.
O; 4000 yıllık tarihimiz boyunca, hiçbir zaman esarete boyun
eğmeyen Türk Milletinin vatanına, bayrağına, ulvi değerlerine, örf ve
geleneğine olan sadakatine güvenen, bu değerler manzumesinin öz
kaynağını öne çıkararak, bu özelliklerimizi tarih sayfalarına bir kez
daha not düşendir.
O; her karışı işgal edilen, çöken bir imparatorluktan,
paramparça olan vatan coğrafyamızda; halk egemenliğine, hukukun
üstünlüğüne dayanan çağdaş, laik ve demokratik bir devlet kuran, tarihin
ender kaydettiği büyük bir devrimcidir.
O; yaşamı boyunca: ‘’Rapla çiftliğinin korucusu küçük
Mustafa; duvar gazetesi çıkarttığı için zindanlara atıldığında, Mustafa
Kemal Efendi; Trablus’ta, Derne’de, Bingazi’de Bnb. Mustafa Kemal Bey,
Çanakkale geçilmez destanı yazıldığında önce Yb. , sonra Alb. Mustafa
Kemal Bey, Filistin Cephesi’nde Mustafa Kemal Paşa, Ankara’da TBMM
Başkanı Mustafa Kemal, Sakarya’da Gazi Mustafa Kemal Paşa, Dumlupınar’da
Mareşal Mustafa Kemal ve nihayetinde devletimizin kurucu Cumhurbaşkanı
Atatürk olarak anıldı.
Dünya devletleri arasında yaşadıkları dönemleri inceleyerek
ardında iz bırakan liderlerine baktığımızda; kısacık yaşamına böylesine
büyük ve önemli başarıları sığdırarak devlet kurmuş bir dünya liderine
rastlamak mümkün müdür?
30 Ağustos tarihi; her yanı düşmanlarımız tarafından işgal
edilmiş vatan topraklarımızın, yüzbinlerce vatan evladımızın canı ve
kanı pahasına yeniden kazanıldığı, muzaffer ordularımızın Ay Yıldızlı Al
Bayraklarımızı göndere çektikleri, istiklalimizi kazandığımız dönemin
başladığı tarihtir.
Bu uğurda hayatlarını seve seve feda eyleyen şehitlerimizi,
canlarını hiçe sayan gazilerimizi minnetle anıyor, aziz hatıraları
önünde saygıyla eğiliyorum.
Bu gerçek hiçbir zaman değişmeyecek, böylesine önemli bir günü
ve hele ki Atatürk’ü görmezden gelerek, türlü gayretlerle bu zaferimize
dudak bükmeye çalışanlara tarihi gerçekler, Atatürkçü düşünceye ve
Atatürk’ümüze sahip çıkan milyonlarca yurtsever, her 30 Ağustos’ta
gereken cevabı verecektir.
Vatan, Atatürk ve dava arkadaşlarına minnettardır.