10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (76)

24.04.2024
... dünden devam

Ve Sayın Akın Önenin; büyük şair Nazım’ın o ünlü dizelerini aşağıdaki gibi yenilediği şekliyle:

“Yaşamak bir insan gibi tek ve hür ve bir toplum gibi kardeşçesine, ne yazık ki bu hasret yeniden, bir kere daha hasretimiz bizim…”

Ben de bu süreci; bu hasretlik ne zaman bitecek, bu kavuşmayı görebilecek miyim, benim ömrüm yetecek mi? Diyerek, hala sorgular dururum..!

Şimdi 70’li yılların ilk yarısında, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşundan sonra ilk kez kendi ulusal çıkarları uğruna, ata yadigârı bir ada parçasında, Kıbrıs’ta; uluslararası antlaşmaların kendisine verdiği yetkiye dayanarak, ülkemizin girişmiş olduğu 1974 Kıbrıs Harekâtına giden sürece, harekâtta yaşananlara ve sonrasına bir bakalım:

(Kitabımın bu bölümünde ‘Kıbrıs Harekâtını’ ve sonrasında ülkemizde yaşananları anlatırken; 20 Temmuz 1974 tarihinde, kıdemli Üsteğmen rütbesi ve bölük komutanı olarak benim de savaştığım ata yadigârı Kıbrıs’ta; Allahın izniyle sağ, salim döndüğüm ‘O Gazi Topraklarda’ yaşadığım gerçeklere de yer vereceğim. O önemli sürecin üzerinden geçen 40 yıldır, Kıbrıs Milli Davamızı her platformda savunan, konferanslar veren, kitaplar yazan bir Kıbrıs Gazisi, bir Kıbrıs Sevdalısı ve bir K.K.T.C yurttaşı olarak da, yakın tarihimizin bu en önemli olayını sizlere her yönü ile anlatmaya çalışacağım…)

(Bkz. Kaynakça: 5 – 6 - 9 – 10 ve 11)

Akdeniz’de bir ada! Bitmeyen bir dava: Adı Kıbrıs…

Bulunduğu konum itibariye asırlar boyunca dünya devletlerinin ilgisini çekmiş, adeta yüzen bir uçak gemisi. Hâkimiyeti altında bulunduran devlete stratejik, jeopolitik açıdan büyük bir avantaj ve güç sağlayan, dünya enerji kaynaklarının bulunduğu Ortadoğu petrolleri ve doğal gaz yataklarını kontrol üstünlüğü sağlayan, Uzakdoğu ve Avrasya’ya giden ipek yolunu kontrol eden çok önemli bir üs…

Bu adaya 65 km uzaklıkta bir anayurt adı Türkiye.

Ve bu anavatan, 1571 yılından beri atalarından yadigâr bu ada da yaşayan Türk asıllı vatandaşlarının, Kıbrıs Türklerinin adada ki yaşam haklarını daima korumuş, onlara tarih boyunca kol kanat germiş bir ülke.

İşte bu coğrafyada tarih boyunca pek çok medeniyetlere, milletlere ev sahipliği yapmış bu ada parçasında yaşayan soydaşlarımız; aslında 1878 yılında son Osmanlı’nın adadan ayrıldığı 1878 yılından ama özellikle 1950’li yıllardan beri ada da bir arada yaşadıkları ama tarihin hiçbir döneminde dost kalamadıkları Rumlarla çok önemli

1955 – 1974 arasında ada da yaşam Kıbrıs Türk’ü için kan ve gözyaşından başka bir şey getirmedi. Üstüne üstlük Yunanistan destekli, Rum tarafının uygulamış olduğu insanlık dışı ekonomik, siyasi ve ambargolar; Türk tarafının adada ki yaşamını, neredeyse imkânsız hale getirmişti.

Tarih sayfalarının anlattığı tüm olaylar, Kıbrıs adasında şunu göstermiştir ki, Yunanistan ve adada yaşayan Rumların bir tek hedefi olmuştur; o da, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak edebilmektir. Bunu gerçekleştirebilmek için Kıbrıs Türklerine yıllarca kan kusturmuşlar; ardı, arkası kesilmeyen cinayetler işlemişler, hiçbir uyarıya da kulak asmamışlardır.

İşte Rum’lar; bu geçeği ispatlarcasına 15 Temmuz 1974’te son oyunlarını sahneye koymuşlardır!

Adada görevli Yunan silahlı kuvvetlerine mensup subayların da (1960 garantörlük antlaşmasıyla adada görevlendirilen Yunan Alayına mensup subaylar…) içinde olduğu ama daha da önemlisi, o dönemde Yunanistan’da mevcut askeri cunta yönetiminin de destek verdiği bir darbe gerçekleşmişti.

1960’da kurulan bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ve Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı gerçekleştirilen bu darbe;

Dünya devletleri korku ve telaş içindeydi ama adada ki emperyal menfaatleri gereğince İngiltere, A.B.D ile Kıbrıs adasında binlerce danışmanı, önemli yatırımı ve silah desteği olan Rusya’nın dışındaki ülkelerin, bu gelişmeye pek de önem verdikleri söylenemezdi!

Şimdi ne olacaktı?

devam edecek...
"Siyaset" Diğer Yazılar