10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (51)

28.03.2024
... dünden devam

Garantör Türkiye'nin çabaları sayesinde adaya barışı korumakla görevlendirilen Birleşmiş Milletler Barış Gücü üstelendiği görevi yerine getiremedi. 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtına kadar geçen sürede BM Barış Gücü olayları sadece takip etti not tuttu ve ayrıca bizleri devamlı suretle Rum saldırıları ile Tehdit etti. Eğer bu tehditler karşında direnmeseydik bugün Kıbrıs'ta Türk varlığından söz edilemeyecekti. Direndik, kimseye boyun eğmedik ve sonunda anavatanımız geldi bizleri topyekûn bir katliamdan kurtardı. Gelmeseydi, Atlılar, Murat ağa, Sandallar ve Taşkent katliamları ile akıbetimizin ikinci bir Girit faciası ile sonlanmış olacaktı. Bugün bütün bu gerçekler ortada iken Anavatanımız Türkiye'ye karşı hiç hoş olmayan ifadeler kullananlarda acaba biraz akıl ve insaf yok mu? Küçük bir gruptan çıkan ve halkımızı rahatsız eden bu ifadeleri kullananlar acaba hadlerini aşmıyor mu? Zira çok iyi bilinmelidir ki birleşik bir Kıbrıs'ın sahibi Kıbrıs Türk halkı olmayacaktır. Ada, Avrupa'nın yani AB'nin ve dolayısı ile Yunanistan'ın hâkimiyeti altına girecektir. Yıllardır Birleşik bir Kıbrıs hayali ile Slovak elçisinin davranışlarına daha ne kadar tahammül edilecektir. Slovak elçisi ilk önce gidip kendi ülkesini birleştirsin.

Bugünlere çok zor ve çetin aşamalardan geçerek geldik. Rumların Güney'deki gayri meşru yönetimlerine karşı bizlerin meşru demokratik ve bağımsız devletimiz vardır. Bu devleti yaşatmak hepimizin görevi olmalıdır. Bu da ancak birlik ve beraberliğin korunması ile mümkündür. Özellikle devletin makamlarında bulunanlar bu yönde daha çok etkili çabalar içinde olmalıdırlar. Suçlu ve haksız bir düşman karşısında yılgınlığa ve karamsarlığa kapılarak Devletimizden vazgeçmek intihardan başka bir şey değildir.

Bugün eğer dünya gündeminde isek ve örneğin bir BM Genel Sekreteri Cumhurbaşkanımızın önünde saygı ile ceketinin düğmesini ilikliyorsa; bunun bir tek nedeni vardır; bu da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığı ve 30 yıldır gururla yaşatılmasıdır. Eğer menhus emellerine ulaşıp Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tasfiye ederek ortadan kaldırırlarsa; artık dünya gündeminde değil, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin iç meselesi oluruz. Bu da kısa sürede Kıbrıs'ın Türklerden arıtılmasını getirecektir.

Bir ülke Cumhuriyeti ve halkın egemenliğini yine halkın sağduyulu tepkileri koruyabilir. Makus talihimizi aşmanın tek yolu budur. Bu gerçek ve nedenlerle ölümüne arkasında durmak bize, direnişimizin ve direnişi başlatıp sürdürerek bize bir devlet sahibi olma onurunu yaşatan “liderlerimiz ile direnişçiler ve de her aşamada yanı başımızda yer alan Anavatan'ımıza karşı vatan borcumuzdur.

Ne mutlu KKTC 'yi kuranlara ve onu yaşatmak azmi içinde olanlara!.. Ayrıca bizden hiçbir desteği bizden esirgemeyen büyük Türk ulusuna ve Kıbrıs'ta barış, huzur ve güven içinde yaşamımızı sürdürmemizde güç kaynağımız olan KTBK ve GKK minnet ve şükranlarımızı sunarım.

KIBRIS BİZİM CANIMIZ

BAYRAĞIMIZ KANIMIZ

YAŞASAK DA ÖLSEK DE

KIBRIS BİZİM YAVRU VATANIMIZ

TÜRKİYE DE ANAVATANIMIZ.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

1963 yılının 21 Aralık tarihinde Rumların gerçekleştirdiği 'O Kanlı Noel Gecesinden', 15 Temmuz 1974'de Makarios yönetimine karşı yapılan ve o dönem Yunanistan'da mevcut askeri cunta destekli E.O.K.A'cı Nikos Samson darbesine kadar geçen sürede Kıbrıs'ta; sadece kan, ateş, barut kokusu ve gözyaşı yaşanmıştır.

Özellikle bu dönemde, Rumlar tarafından, Kıbrıs Türk Halkına karşı dünya kamuoyunun gözü önünde büyük bir baskı, sindirme ve zulüm politikası uygulanmıştır.

devam edecek ...
"Siyaset" Diğer Yazılar