10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (47)

24.03.2024
...dünden devam

T.C Devlet Başkanı Cemal Gürsel, dünyaya seslenerek, devlet başkanlarından Kıbrıs’ta kan dökülmemesini istedi.

Türk jetleri Rum’lara ihtar uçuşu yaparken, 1960 antlaşması gereğince ada da Türk Milletinin onur ve gururunu temsil eden Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı, kışlasından çıkarak, Türk kesimine girmiştir.

(1974 yılında Bölük Komutanı olarak görev aldığım Kıbrıs Savaşlarında ki görevimden 11 yıl sonra gittiğim adada, 1985 – 1987 yılları arasında yeniden görev yapmış olduğum ‘O Gazi Topraklarda’; bu şanlı alayda Binbaşı rütbesiyle ben de görev yapmıştım.)

Kıbrıs’ta ateş kes ilan edilmesine rağmen, azgın E.O.K.A sürülerinin Türk’lere karşı saldırıları devam ediyordu. Bunun üzerine Türk Donanması 26 Aralık 1963 Cuma günü, Kıbrıs karasularına girdi. Güneydeki kuvvetlerimiz de hazır duruma getirilmişti. Türkiye’de yayınlanan gazeteler siyah başlıklarla çıkmıştı. Ada da 400 Türk’ün şehit edildiği bildiriliyordu.

Tüm ikazlara rağmen Kıbrıslı Rumlar, Türk köylerini yakmaya devam ediyorlardı. İşte tam bu sırada işlenen cinayetlere belki de en acımasızı ve en hazin olanı ekleniyordu. Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında görevli, doktor Binbaşı Nihat İlhan’ın Lefkoşa Kumsal semtindeki evini basan azgın E.O.K.A sürüsünün işlediği cinayeti, gazeteler şöyle naklediyordu:

“Evin durumu, kaleme alınamayacak kadar hazindi! Doktorun eşi ve çocukları evin banyosunda şehit edilmişlerdi. Tecavüz sırasında annenin kurtulmak için çocukları ile birlikte banyoya girip saklandığı anlaşılıyordu. Banyo içinde 15 adet hafif silah kovanı ile 7 adet mavzer kovanı bulunuyordu. Ayrıca banyonun hemen yanındaki oda da, ayaklarından yaralı bir kadın ile bir de çocuk bulunmuştu. Anlaşılan o ki! Bu kadın E.O.K.A’ cılardan korkmuş ve çocuğu ile birlikte, Binbaşının evine sığınmıştı. Bu baskında, Binbaşının ev sahibinin eşi olan hanımda Rum çeteleri tarafından öldürülmüştü.

Türk mahallesindeki bütün evlerin camları kırılmıştı ve evler yağma edilmişti. Ailesinin Rumlar tarafından hunharca katledildiğini bir gün sonra Binbaşı Nihat İlhan’a açıkladıkları zaman, o inanılmaz bir metanetle:

“Dört Şehit daha verdik, vatan sağ olsun.”Demiş. Birkaç saniye durgunluk geçirdikten sonra:”Alayda hastalar var. Civar köylerden yaralılar gelmiş. Ameliyat lazım gelecek, ben vazifeme gidiyorum.”Diyerek uzaklaşmıştı…

(İşte Türk Subayı ve Türk Hekimi olmak böyle bir şeydi. Eşini ve 3 çocuğu kaybeden bir insan, ya da hangimiz böylesi bir cevap verebilirdik ki?

1974 yılında savaştığım Kıbrıs’ta ve 1990 yılında kendi isteğim ile T.S.K’ den emekli olduktan sonra Dr. Nihat İlhan’ın kumsal semtindeki ‘Barbarlık Müzesi” olan evine pek çok kez gittim.

Rahmetli eşinin ve çocuklarının şehit edildikleri o gecenin tüm izleri banyonun duvarlarında idi!

Eşinin ve çocuklarının o hunhar geceden kalan ve banyonun her yanına bulaşan kan izleri; delik, deşik olan bedenlerinden duvarlara yapışan et ve kemik parçaları 1985 yılında ziyaret ettiğim bu evde hala duruyor ve her gören insanı kahrediyordu!

Kıbrıs Milli Davamızı savunan, bu konuyla ilgili pek çok kitaplar yazan, süreci tüm güncelliği ile takip ederek, konferanslarım ve hazırladığım makalelerim ile Kıbrıs konusunu 40 yıl önce ‘O Gazi Topraklarda’ savaşan, 1974’den beri bu konuyu takip eden bir Kıbrıs Gazisi, bir Kıbrıs sevdalısı, aynı zamanda K.K.T.C yurttaşı olan ben;

Hayatım boyunca böylesine bir vahşeti ne gördüm, ne de işittim! 2006 yılında da Dr. Nihat İlhan Paşam ile birlikte katıldığımız bir TV programında, Rum’ların ailesine karşı işlemiş oldukları bu insanlık suçunu, bir de onun ağzından dinleyerek o tarihi gerçeği ilk ağızdan öğrenmiştim…)

devam edecek...
"Siyaset" Diğer Yazılar