10'LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (41)

18.03.2024
22 Şubattan, 21 Mayıs 1963'e giden süreçte; ülkemizin siyasi yapısı iki kez değişti. İnönü'nün, meclisteki AP grubunun siyasi af konusunda aldığı kararı açık bulmadığı gerekçesiyle 30 Mayıs 1962'de istifa etmesi sonucunda uzun bir süre Hükümet buhranı yaşandı.
Bu arada, siyasi atmosferdeki bu karışıklık ortamı, ülkede tekrar askerin yönetime el koyacağı söylemlerini arttırmaya başlamıştı.

Bu gelişmeler sonucunda, 24 Haziran 1962'de CHP – CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) – YTP (Yeni Türkiye Partisi) koalisyon hükümeti kuruldu.

İnönü'nün kurmuş olduğu bu koalisyon hükümeti güvenoyu aldıktan sonra; 27 Mayıs sonrasında yaşanan olaylarla ilgili olarak bir konuşma yapmıştı. Bu konuşmaya cevap olarak da Talat Aydemir bir demeç vermiş; demecin gazetelerden yayınlandığı gün, Aydemir savcılığa çağrılarak, "Kanunun suç saydığı bir cürmü övdüğü" iddiasıyla tutuklanarak cezaevine yollanmış, ancak 18 Temmuz 1962'de kefaletle serbest bırakılmıştı.

21 Mayıs 1963 tarihinde yapılmak istenen askeri müdahale öncesinde; 22 Şubatçılar, iki sorunla karşı karşıya kalmışlardır.

1-   Politika alanında işlevleri ne olacaktı?

2-   Emeklilik hakkı tanınmadan ordudan atılan arkadaşlarına ne şekilde yardım yapacaklardı?

Bu süreç devam ederken; 27 Mayıs sonrası yurt dışına gönderilen 14'ler ülkeye dönmüş ve 22 Şubatçılarla temas halindeydiler.

Başbakan İnönü, bu temasları dikkatle izlemekteydi. Ancak 22 Şubat'ta girişilen askeri harekâtta başarısızlığa uğrayan Albaylar cuntası; yapmayı planladıkları harekâtı, "Kemalizm Doktrini" üzerine oturtmak istiyorlardı.

Kemalizm, kişisel hâkimiyetin yerine milli hâkimiyetin sağlanmasıydı. Aydemir'e göre, Türkiye'de şahıs ve şahsiyetler hâkimiyeti vardı. Atatürk'ün Türkiye'nin kalkınması için şart koştuğu birlik ve beraberlik prensibinden uzaklaşılmıştı.

Ayrıca halkın da intikamcı partiler aracılığıyla bir halk hareketine hazırlandığı düşüncesi, harekete geçiş gerekçesi olarak kullanılmaktaydı. Kendilerini halkın dışında, halkın isteği doğrultusunda hareket ettiklerini belirtiyorlardı. Bunun için de, geçici bir aydın demokrasisine ihtiyaç vardı!

İşte bu amacı hedefleyen Talat Aydemir ve arkadaşları, 21 Mayıs 1963 tarihinde ve saat 23.30'da ihtilali fiilen başlatacaklardı. (aslında ihtilalin başlayacağı haberi 14'lerin lideri Alparslan Türkeş tarafından İsmet İnönü'ye haber verilmişti1 Ancak İnönü bu habere inanmamış, Türkeş'in bu ihbarına karşılık, "olmaz öyle şey!"demesinden üç buçuk saat sonra ihtilal başlamıştı.)

22 Şubatçılar ilk iş olarak Harp Okulu'na girerek alarm vermişlerdi. İhtilalcilerin Harp Okuluna hâkim olmaları sonrasında, radyo evini de ele geçirdikten sonra, anons başlayınca; hükümet durumun ciddiyetine inanmış ve gerekli tedbirleri almaya başlamıştır.

Sabaha karşı, Ankara garnizonundaki birliklerin duruma hakim olması, Genel Kurmay Başkanlığının yayınlamış olduğu ültimatom ve Mürted Hava üssünden kalkan jet uçaklarının Harp Okulu'nun yollarına ateş açması; ihtilale teşebbüs eden ekibi ve onlarla birlikte hareket eden Harp Okulu öğrencileri üzerinde şaşkınlık ve büyük bir panik yaratmıştı.

Mürted'den kalkan jetlerin, Harp Okulu yoluna açmış oldukları ateş sonucunda Bir Binbaşı, iki er şehit olmuştur.

Sonuçta; Talat Aydemir ve en yakın arkadaşı Binbaşı Fethi Gürcan tutuklanarak, Mamak Muhabere Okuluna götürülmüşlerdir.

21 Mayıs olaylarında 8 kişi ölmüş, 26 kişi de yaralanmıştır. Harekâtın bastırılmasından sonra toplanan Milli Güvenlik Kurulu ile Bakanlar Kurulu; Ankara, İstanbul ve İzmir'de bir ay süreli "Sıkıyönetim"ilan edilmiştir.

Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı, sanıklar için üç ayrı mahkeme kurmuştur. 7 Haziran 1963'te, Mamak Muhabere okulunda başlayan yargılamalar sonrasında Talat Aydemir ve Fethi Gürcan idam cezasına çarptırılmışlardır.
"Siyaset" Diğer Yazılar