...Dünden Devam
İşte Namık Kemal'in o müthiş sözleri:
"Ey Hâkimler,
Size, duyduklarınızı kavramakta en güç gelen doğruluktur. Öngörünüze en vahşi şey ise hakikattir. Hâkim bir kudret sahibidir, kudret sahibi cellât olamaz. Hâkim hakkın koruyucusudur. Hakka karşı silahlanmaz. Adaletin kuludur, zulmün önünde tapınamaz. Dayanıklılık dünyanın kalesidir, değme çarpma ile gedik vermez. Hâkim memleketi ve devleti imar edendir, vatan savaşçısı olmaz. Hâkim gümüş kalemleri evler yıkmakta ve canlar yakmakta değil, zulme karşı ve zorba takımının başını ezmekte kullanır.
Ey Hâkimler,
Hazır karşınızda duran hürriyet şehidinin elleri bağlı ve göğsü açıktır. Kanlarını saçın, sizin için aşamalar ve yüksek orunlar (makam-mevki) düzenlenmiştir. Maaşlar, armağanlar hazırdır.
Ey Hâkimler,
Kıyamet gününe inanın. Kıyamet, muhakkaktır. Masumun hakkını alacak bir büyük mahkeme var. İnsanların yaptıklarını tartacak bir adalet terazisi var. Bu yalan dünyada en alçak çıkara, en hasis bir hırsa mağlup olup da, dinin ve dünyanın saadet sarayını yıkmak, insanların ve hele hâkimlerin üstünlük niteliğine yakışmaz.
Bir zorbanın kendi gibi yalancı ve yok sayılacak iltifatına, bir geçici dünyanın gümüş ve altın tepsi gibi pisliklerine secde edip de, birçok günahsızın kanına girmeye değmez. Hep bunları bir inatçı zorbanın arzu ve hevesine hizmet etmek düşüncesi ile ve birkaç kuruşun neşesi için yaptınız.
Bizler hakkımızı korumasını Hakk'a, ayrımına varılmasını da halka bıraktık. Hemen sizin gibi namusuna küsmüş hâkimler elinde kalan millete Allah rahmet eylesin."
Ve yıllar sonra Ergenekon davası sürecinde, terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanan 26 Genel Kurmay Başkanı E. Orgeneral Sayın İlker Başbuğ'un; Bu davada mahkeme heyetinin yaklaşımını değerlendiren şu cümlelerini aktarmak istiyorum: (Şundan hiç şüphem yoktur ki, gelecek kuşaklar; AKP iktidarının bu son döneminde yaşanan malum dava süreçlerini öğrendiklerinde; Başbuğ Paşanın bu davada, mahkeme heyetinin nasıl davrandığını, aşağıdaki tarihi değerlendirmesi ile ne demek istediğini çok daha iyi anlayacaklardır.)
"Bu mahkemeye ne lüzum vardır? Şahit dinlememek, delil ve belgeleri incelememek, bilirkişilere itibar etmemek, kanunları ayakaltına aldıktan sonra mahkemeye ne lüzum var. Tanzimat'tan önceki duruma geri döndüğümüzü gördüğüm için çok üzgünüm. Bu benim için sizin vereceğiniz bir ölüm kararından daha acıdır."(Sn. Başbuğ Paşamın, "Suçlamalar Karşı Gerçekler" isimli kitabından alınmıştır.)
Balyoz Davası:
Bu davanın temeli; Mart 2003'de dönemin 1'nci Ordu Komutanlığının gerçekleştirmiş olduğu 'Harp Oyunu / Seminerinde; 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini' devirmek için hazırlandığı iddia edilen bir darbe planı olduğu üzerine oturtulmuştu.
Böylesi bir planın varlığı, ilk olarak Taraf gazetesinin 20 Ocak 2010 tarihli, 'Balyoz Harekât Planı' başlık manşet haberinde; Mehmet Baransu, Yıldıray Oğur ve Yasemin Çongar imzalarıyla gündeme geldi. Taraf gazetesinde belgeleriyle birlikte açıklanan bu plan; gazetedeki iddialara göre, dönemin 1'nci Ordu Komutanı E. Orgeneral Çetin Doğan'ın liderliğinde bir cunta tarafından hazırlanmıştı ve o tarihte gündemde bomba etkisi yaratmıştı.
Adı geçen gazetede, 5000 sayfalık belgeleri olduğu ifade edilen bu planın içeriğinde öylesine iddialar vardı ki, bu gazetede açıklanan bu iddialar, insanın kanını donduracak nitelikteydi!
Neydi bu iddialar?
- Fatih ve Beyazıt Camilerinde bomba patlatılarak, hükümetin sıkıyönetim ilan etmeye zorlanması,
- Yunanistan hava sahası üzerinde bir Türk jetinin düşürülerek halkın galeyana getirilmesi,
- Darbenin gerçekleştirilmesinden sonra, demokrat görüşlü gazetecilerin tutuklanması…
Gibi akla hayale gelmeyecek iddialar gündeme taşınmıştı!
Pekiyi böyle bir şey olabilir miydi? Bu aklın hayalin alamayacağı şeyler sadece bir iddiadan ibaretti.
Ama bu çarpıcı haber; kamuoyunun aklını bulandırmaya, Taraf gazetesinin İstanbul'da yayınlanması nedeniyle de, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma açmasına yetmişti.
Devam Ediyor