Önce Vatan (7) Vatan sevdamın sesiyle Vatan tanımı

13.06.2021
Canımdan aziz bildiğim vatanım Türkiye’me olan sevdamı ne kadar anlatabildim, bilemem? Ama kitabımın bu bölümünde; vatanıma olan sevgimi aşağıdaki cümlelerimle siz okurlarımla paylaşmak isterim:    YÜREĞİMDEKİ VATAN SEVDAMIN SESİYLE VATAN TANIMI:   Vatan nedir? Vatan sevgisi neye denir bilir misiniz?   Vatan; Bayrağımızdaki ‘Ay’dır, ‘Yıldız’dır,    Vatan; uğruna seve, seve hayatını feda etmeyi göze almaktır,    Bir ve beraber olmak, ülkemize kast eden düşmanlara, düşmanlıklara onurunla karşı koymaktır.   Tarih sayfalarındaki ‘Türk Milletinin’ o muhteşem mirasına sahip çıkmaktır.  ‘Ey Halkım, Mehmet’im, Genç Kardeşim; kan ve can bağı ile aynı yüreği, aynı ülküyü paylaşan yiğidim: Vatan nedir bilir misin?  Aramızdaki sevgi bağlarıdır, saygı ve kültür mirasıdır.   Ocağındaki aştır. Özgürce soluduğun hava, bahçende kokan çiçek, lezzetle yuttuğun lokmadır. Minarelerimizden yayılan ezan sesidir.  Hani bu gazi toprakların işgali boyunca kokusuna hasret kaldığın, kucaklamak için can attığın, ata yadigârı, ata toprağın ana yurdundur, Anadolu’dur.  Anadolu’nun can insanıdır…  Vatan nedir bilir misin kardeşim?   Her sabah işine giderken özgürce kullandığın yolların, keyifle sürdüğün aracın, emeğinin karşılığında son kuruşuna kadar hak ettiğin paran, bu parayı keyfince harcamandır.  Tüm bu saydıklarım; sana hamasi bir nutku; vatan, millet, Sakarya söylemlerini çağrıştırmış da olabilir!   Ama bilir misin? Bu söylemler:  ‘Vatan’ kavramının ta kendisidir.  Onun içindir ki, bulunduğun durumu, daha sen doğmadan yaşanan yıllar öncesini, bağımsızlığımız uğruna Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının önderliğinde milletçe verilen mücadeleyi, unuttuğun/unutturulmaya çalışılan o acılı yılları hatırla.  İstiklal savaşımızda; atalarımızın bu mukaddes topraklar uğruna, hiçbir etnik kimliğini öne çıkarmadan, sadece ‘’vatan sana can feda’’ diyerek; hayatlarını seve, seve nasıl feda ettiklerini unutma!  Hiçbir şey gelmiyor ise aklına!   Bakışlarını Çanakkale’ye çevir;   Orada yazılan şanlı tarih, bu aziz topraklar uğruna can veren 250 bin şehit,   Sana bu yüce milletin vatan sevgisini bir kez daha anlatacaktır.  Sen bacası tüten her aile ocağında birçok ‘Şehidi’ olan, ‘Gazilik’ unvanı ile yücelen bir milletin evladısın.  Gönderinde özgürlüğünün ifadesi nazlı, nazlı dalgalanan ‘Ay Yıldızlı, Al Bayrağımız’ var.   Rengi; damarlarımızda dolaşan o asil kanla eşdeğerdir.   Üzerindeki ‘Ay’ ile ‘Yıldız’, evrenin derinliklerinden yansıyan, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletinin’ sonsuza kadar yaşayacağının ifadesidir…  Bu dağlar, bu ovalar, akarsular, dört mevsimi aynı anda yaşayan bu mukaddes topraklar, senin Vatan’ın.  Ona gözün gibi bak, dört elle sarıl, sahip çık.  Son dönemde vatan topraklarımızda kurgulanmaya çalışılan ihanet senaryolarını planlayan şer odaklarının, kahpe terör örgütlerinin, emperyalist güçlerin bilinen dayatmalarının, kimi teslimiyetlerin karşısında dimdik dur.  Önümüzde çok kritik bir dönem var!   İç ve dış mihrakların sinsi planları, ya da kimilerinin siyasi çıkarları, şahsi menfaatleri uğruna, seni vatanından ayırmak için yaratılan suni senaryolara kanma, bayrağımızın altındaki birliğimizin, diriliğimizin, beraberliğimizin bozulmasına müsaade etme.  Etme ki,   Bir sabah uyandığında; ’Vatan’ım’ dediğin bu ‘Gazi Topraklarda’; insanlığın en büyük düşmanı olan savaşın sesini duymayasın, işgal yıllarında topraklarımızı kirleten yabancı kimliklerini bulmayasın, tarihin tekerrürü ile karşı karşıya kalmayasın.  Ey vicdanını, namusu, şerefini teröre belasına teslim etmiş alçak!   Ey Avrupalı!   Ey kendisini Dünya İmparatoru sanan Amerikalı!  Ey Türk milletinin arkasından türlü dolaplar çeviren,  milletimizi sırtından vuran hainler:  Vatan nedir bilir misiniz?  Vatan:  ‘‘ Önce Vatan’’ diyerek:   Evlatlarının can bedelini vatan bellediği bu topraklara helal eden;  ‘Ana’dır’, ’Baba’dır’, ‘Eş’tir’, ‘Evlat’tır’.   Vatanı uğruna kazanılan ‘Şehitlik’ ve ‘Gazilik’ unvanıdır…  Sizler bu değerler manzumesinden bir şey anlamazsınız!   Sizlerin terör belasına teslim olmuş beyinciklerinizde, AB kriterlerinizde, emperyalist emellerinizi taşıyan USA damgalı hedeflerinizde böyle kavramlar yoktur!  Çünkü sizlerin sicilinde;   Ülkemizde yıllardır yaşanan teröre karşı umursamazlığınızın, emperyalizmin kara mührü vardır.    Siz, ‘Millet Kavramının’ ne olduğunu da bilemezsiniz…   Hele, hele büyük ‘Türk Milletinin’ bu kavramlar ile ‘tarih’ yazdığını,   Bu nitelikleri ile büyük bir ‘Ulus’ olduğunu da anlamak istemezsiniz!  Ancak unuttuğunuz, ya da hatırlamak istemediğiniz bu niteliklerimiz için öncelikle tarih sayfalarına bir kez daha bakın.   Daha Amerika kıtası keşfedilmemiş, Atalarımız üç kıtada kılıç sallarken;   Çanakkale geçilmez destanının yazıldığı, Sakarya’nın al kana bulandığı, muzaffer ordularımızın işgal güçlerini silip süpürdüğü yılları, Akdeniz’in derin sularına gömülen hayallerinizi hatırlayın!   O sayfaların binlerce yıllık geçmişinde unutulan, atalarımızın size verdiği bir ders var.  O nedir bilir misiniz? ‘Büyük Türk Milletinin’’ vatanseverliğini sınamak… Türk Milletinin bu özelliği, her sınavdan başarıyla çıkmıştır.   Sakın unutma! Gerekirse, yine çıkacaktır.  Nereden mi biliyorum?  Çünkü hala yürekleri mangal gibi korkusuz; ‘Vatan Sevgisi’ ile çarpan;   Tek devlet, tek millet tek vatan, tek bayrak uğruna tasada, kıvançta bir ve beraber olan, milyonlarca cesur yürek; bu ‘Gazi Topraklarda’ yaşıyor da ondan. 4000 yıllık tarihi geçmişi olan, nice büyük zaferlere imzasını atan, çağ değiştirip, çağ kapatan böylesine Büyük Bir Millete, Türk Milletine mensup olmaktan gurur ve onur duyan her fert; vatanına göz konulduğunda, birlik ve beraberliğimiz söz konusu olduğunda: Daima ‘’Önce Vatan’’ der;   Son sözü: ‘’Vatan Sana Can Feda’’ olur.   Vatanı uğruna hayatını seve, seve feda eder.   Bundan 43 yıl önce bizzat yaşadığım, Türk askerinin, Mehmetçiğin vatan sevdasını çarpıcı bir biçimde ortaya koyan, neden daima ‘’Önce Vatan’’ denildiğini anlatan, ‘ata yadigârı Kıbrıs adasında savaş meydanında’; Şırnaklı Er Salih Kabul’ün kahramanlık öyküsünü anlatarak; bu sevdaya örnek vermek isterim.    Anlatacağım bu olay; günümüz Türkiye’sinde yurttaşlarımızı birbirine düşürmeye çalışan şer odaklarına yanıt olması için de önemlidir.    Çünkü anlatacağım bu olay; kimliği ne olursa olsun, Türk Milletinin ferdi olmaktan gurur duyan bir yurttaşımızın, yiğit bir Mehmetçiğimizin, vatan söz konusu olduğunda; neden ‘’Önce Vatan’’ dediğini anlatan, yakın tarihimizde yaşanmış gerçek bir kahramanlık öyküsüdür.  Tarih sayfalarında yazılanlar işte bu olayla canlanmış, bu hâdisenin tanığı olarak böyle bir askerin komutanı olmaktan daima gurur duyacağım bir gerçeği yaşamıştım.   Aşağıda özetleyeceğim bu olay; bir zamanlar liselerimizde okutulan Milli Güvenlik ders kitaplarında, ‘Kıbrıs’ta yaşanmış bir kahramanlık öyküsü’ olarak yer almış, yıllar öncesinde yeni yetişen genç kuşaklar tarafından heyecanla okunmaktaydı.   Ta ki, milli güvenlik dersi son dönemde okullarımızdan kaldırılıncaya kadar..!  Vatan ve Vazife Uğruna Tarihe Not Düşülen Bir Kahramanlık Öyküsü: ‘’…………. Tarih: 21 Temmuz 1974. Harekât bölgesine Piyade Kıdemli Yüzbaşı Süha Baykara ile birlikte aynı helikopterde gelmiştik. İndiğimiz bölgeye Havan mermileri düşmeye başladığında yine aynı helikopterden inen Siirt’in Şırnak ilçesinden Er Salih Kabul, mermilerin savurduğu toz yığınları arasında toprağa gömülmüş gibiydi.  Yüzbaşım, ben ve tabur doktorumuz Üsteğmen Taner Göde o istikamete doğru fırladık. Mehmetçiğin kızgın güneşten kavrulan sakallı yüzü yeşilimsi bir renk almış,  o yiğit çehresi sanki tebessüm ediyordu…   Gözlerinin canlılığı kaybolmamıştı. Sağ bacağı hemen dizinin altından kopmuş, bir karış kadar kemik parçası bıçak gibi ucunda duruyor; sağ eli ile potininin içinde kanlı et yığını gibi duran kopuk ayağını sımsıkı tutuyordu. Kopuk bacaktan fışkıran kutsal temiz kanı ise; toprakta köpürüp fokurduyordu.   Doktor ilk müdahaleyi yaptığı sırada ben ve Yüzbaşım telaşla emirler veriyor ve bir araç bulunmasını istiyorduk.    Bu sırada Salih kendine geldi başını kaldırdı, bir an yaşaran gözlerime bakarak:  ‘’Niçin telaş ediyon gomutanım? Gözlerinizdeki yaşlar niye ki! Anamız bizleri bu günler için doğurmadı mı? Hele bir cigara verin’’ diyerek mırıldandı, sonrasında da bayıldı…  Hiçbir şey söyleyemedim, dudaklarımı öyle bir ısırmışım ki; biraz sonra yanımdaki er:  ‘‘Komutanım ağzınızdan kan geliyor, bir şey mi oldu?’ dedi.  Zorlukla ‘‘Hayır’’ diyebildim.  Aslında o kan ağzımdan değil, paramparça olan yüreğimden geliyordu.  Kahraman Salih’i, temin edilen bir Land-Rover/ambulans tipi araç ile Lefkoşa Boğaz bölgesine kurulan sahra hastanesine gönderdik.   Ama bu arada Salih’i taşıyan araç üzerindeki Kızılay bayrağına rağmen, bu araca Beşparmak Dağlarından Rumlar tarafından açılan makineli ve uçaksavar ateşini büyük bir üzüntü ile izlemiştik… ‘Mehmetçiği tanımak için okumak değil, yaşamak gerek’ diye mırıldandığımı çok iyi hatırlıyorum. O zaman kesitinde tanık olduğum bu kahramanlık olayı ile;   Büyük Atatürk’ün:  ‘’Muhtaç olduğumuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.’’ sözlerini daha iyi anlıyordum. Artık savaşın sıcak yüzü bizi de yakmaya başlamış ve ilk ağır yaralımızı vermiştik. İnşallah zayiatımız bu kadarla kalırdı…’’ (Bk. Kaynakça – 14)
"Siyaset" Diğer Yazılar