Önce Vatan (30)

06.07.2021
Aziz İstanbul’un, yıllar öncesinin güzelliklerini,  her köşesinden duygu yoğunluklarının taştığı dönemi gören, hisseden, yaşayan bir İstanbullu,  Sevginin, saygının ne demek olduğunu öncelikle ailemden, sonrasında da bu çok önemli nitelikleri yaratan, uygulayan insanlarımızdan öğrenen, bir İstanbul sevdalısı olarak;   Günümüzde yitip giden bu değerlere, yaşanan olumsuzluklara, bakışlarıma takılan o acımasız fotoğraf karelerine; aşağıdaki dizelerimle ses vermek istemiştim:                                        ‘’Ey Güzel İstanbul, Sen Bir Ömre Bedelsin’’ Demişti Şair…     Ya Şimdi?    Çocukluğumun, gençlik yıllarımın, kalan ömrümün duygu hazinesi İstanbul;   Hayatımın her önemli karesinde bana kucak açan sevdam,   Günün ilk ışıklarıyla solunan kokun,   O güzel yüzün nerede?   Ne oldu sana güzeller, güzeli?    O bereket fışkıran taşınla, toprağınla neredesin şimdi?   O hoyrat ellerin koparıp yok ettiği güzelliklerin nereye gitti?                                         Gecenin zifir karanlığı düşmüş yaşadığım şehrin üstüne,    Tüm ayıpları gizleyecek sanırsın!   Ama ne çare?   Şehrin her yanını sarmış aynalı binalarla, yükselen demir dolu yığınlar;    Neredeyse bütün yeşilleri yok ettiler,    Çaldılar!   Denizin rengi çoktan kaçtı,    Balığın tadı bile değişti..!   Ne balıkçı Yorgo kaldı, ne de çirozlar,   Nerede o lezzetine doyum olmaz karagözler,    Kırlangıçlar, uskumrular?   Ağaçları kalmadı ki, tünesin serçelerle, kırlangıçlar.   Yok!    Neredeyse kalmadı şehrimin o güzel meydan süsleri,   Güvercinlerle, kumrular…   Biz bile bulamazken,    Marmara’da palamudu, kofanayı, lüferi!   Onlar nerden bulsun?    Şehrimin o beyaz süsü martılar;    Karıştırıyor yığın, yığın karadaki çöpleri…  ‘’Ey güzel İstanbul Sen Bir Ömre Bedelsin.’’ Demişti şair,    O gecenin sabahında…   Bir kez de, şimdilerde baktım ‘’O Aziz İstanbul’a ’’   İçim cız etti, günümüzde yapılan onca acımasızlığa…   Dön bak, dön çevrene bir bak!   Ne kalmış geriye,‘Güzel İstanbul’dan’ ?   Yol trafiğinde büyük bir karmaşa,    Adeta her izbesinde sahipsiz çocuklar,   Gaspçısı, tecavüzcüsü, uyuşturucusuyla kol, kola…   Nerede o güzelim Adalar, Caddebostan, Kalamış, Moda?   Şehrin susuzluğuna çare olsun diyerek taşındı;    Onca yol ötesinden derelerin, çayların suları.   Gelin görün ki!    Doğası kan ağlıyor,   Küçüğünün de, büyüğünün de    Çekmece havzasına yansıyor,    O ucube yapıların gölgesi…   Bunca yükselen gökdelenler,    Unutturdu sanılmasın!   Beklenen ‘’İstanbul Depremini’’   Bu aymazlıklara, birileri cevap vermeli..!   Ya Boğaziçi?   Şehrin etrafını çevreleyen,   7 tepenin nerede kaldı o sihri?   Yok, olup gitti,    Güzel şehrimin eşsiz silueti!   Bak, gör!    Unutma! Sorgula!   Sultanahmet’le, Ayasofya’nın   Ortasından yükselen ikiz kuleleri…   Tarihin kalbine saplanmış duruyor,   Hala orada…   Ömrümün yarım asırdan fazlası geçmiş   Bu ‘Şehri İstanbul’da…      Ama ne dostluğun,    Ne kardeşliğin,   Ne de sevginin zerresi kalmamış,  O günlerden, bu günlere,  Sanki hepsi bir rüya…  Güneş ile ay, yine aynı yerde duruyor,   Ancak onlar da,    Ne eskisi gibi batıp,    Ne eskisi gibi doğuyor!     Bir an bakıyorum,  Kadıköy’den, Avrupa yakasına,  Tarihte kalmış,  O muhteşem yaşanmışlıklara…   İçim yanıyor;  Bir, bir yitip giden,   Kentsel dönüşüme kurban edilen doğaya,  Doğaya hayat veren eski dostlara…      Bir not daha düşülsün tarihe!   Bu hitabım,    Böylesi bir değişime neden olan herkese:   Her şeyi elde edebilirsiniz!    Ama hayallerimizi asla…
"Siyaset" Diğer Yazılar