2017’nin bitmesine az
bir süre kaldı…
2018 yılında da bölgesel sorun olarak öne çıkan, tam da Akdeniz’in orta
yerinde elinde bulunduran tarafa avantaj sağlayan; gerek uluslararası suları,
gerekse Ortadoğu coğrafyasının her bölgesini kontrol edebilecek konumuyla bir
ada parçası var!
Adı; Kıbrıs…
Ezelden ebede değişmeyecek bu
niteliğiyle, 2018 yılında da adından yine çok söz ettirecek..!
Neden?
Çünkü hala bu adada devam eden
bir güç çatışması, paylaşım kavgası var! Bu güç çatışması, adanın paylaşılması, üç bilinmeyenli bir denklem yaratmış adeta!
O nedenledir ki, bu denklem bir türlü
çözülmüyor, çözülemiyor…
Bu üçlü denklemin;
Bir tarafında; yaşadıkları
bu adayı asırlardır vatan bellemiş Kıbrıs Türk’üyle birlikte, tarihsel
bağlarının yanı sıra, uluslararası anlaşmaların kendisine tanımış olduğu yasal
hakların gücüyle hareket eden, soydaşlarını korumak kollamakla yükümlü Türkiye,
Diğer tarafında; tarihin
hiçbir döneminde adayı tek başına idare etmese de, 1963 yılından beri türlü
Bizans oyunlarıyla adayı ele geçirmenin peşinde olanlar, yani adada yaşayan
Rumlarla, onları her dönemde destekleyen Yunanlılar,
Denklemin üçüncü tarafında ise;
her iki taraf arasında arabulucu rolünü benimsemiş gibi görünen ama arabuluculuk
adına yaptıkları her hamleyle Rum tarafını kollayan, Türk tarafından bir taviz
daha nasıl koparırız oyunu oynayanlar! Yani ABD, İngiltere, AB çatısı altındaki
devletler.
Bir de bunların yanına İsrail’i eklediğimizde
işlem tamam. Çünkü bu ülkelerdir ki, menfaatleri gereği adada kurulan ikinci
Türk devletinin tanınmasına daima karşı çıkarlar!
2018’in ilk aylarında adanın
kuzeyinde K.K.T.C’de milletvekili, adanın güneyinde GKRY’de ise Rum toplumu
liderliği seçimi var…
Aslında bu durum dahi adada yaşayan iki ayrı
toplumun, kendi iradeleriyle seçmiş olduğu yöneticilerinin, iki ayrı devletin
de yasal görüntüsüdür.
Ama olmaz!
1963 yılından beri yolları, bölgeleri ayrılan.
Tarih, kültür, örf, âdet, inanç, dil yönünden birbirine benzemeyen bu iki toplum
illa ki bir arada yaşayacak!
Neden?
1960’da denendi olmadı!
Kimin, kimlerin yüzünden?
1960’da kurulan Kıbrıs
Cumhuriyetinin kurucu ortağı Kıbrıs Türk’ünü bu ortaklıktan kim dışladı? Bu Cumhuriyeti
kim ortadan kaldırdı?
Rum-Yunan ikilisi değil mi?
Yıllar boyunca ta ki, Kıbrıs
Türk’ü 1974’te özgürce yaşam hakkına kavuşuncaya kadar; toplu katliamlara,
göçlere, yağmalara maruz kalmadı mı?
Bu insanlık dışı uygulamaları yapanlar kimdi?
Kimlerdi?
2018 yılına geldiğimiz bu günlerde dahi;
siyasi ve ekonomik baskıları yapanlar kimlerdir?
1968 yılından beri çözüm adına kurulan ‘Kıbrıs
Müzakere masalarından’ kaçanlar, süreci engelleyen kimler?
Bu haksız hukuksuz uygulamaları gözü kapalı
izleyenler, kurulu tuzak senaryoları onaylayanlar hangi ülkeler?
Arabuluculuk kisvesi altında emperyalizmin türlü
oyunlarını oynayanlar değil midir?
Türkiye’ye; 65 km mesafesi olan bu ada
parçasında ne işin var diyenler? Binlerce Km. öteden ada üzerinde neden hak iddia
edip; birbirine hiç benzemeyen, hiçbir dönemde bir arada olması mümkün olmayan
bu iki halkı bir araya getirmenin peşindeler?
Yukarıda sıralamış olduğum tüm soruların iki yanıtı vardır!
Bunlardan birincisi; Kıbrıs adasında hiçbir dönemde bitmeyen,
eksilmeyen İslamiyet-Hıristiyanlık çatışmasıdır.
Diğeri ise; emperyalist güçlerin Akdeniz’in-Ortadoğu’nun kontrolünü
ellerinde bulundurma, bölgedeki doğal gaz ve petrol rezervlerini kullanma
istemleridir.
Birinci yanıtın en çarpıcı örneği; Rum
tarafının yönetimine her kim gelirse gelsin, Rum Ortodoks Kilisesinin
onaylamayacağı hiçbir çözüm modelinin Rum siyasetçileri tarafından müzakere
masasında kabul edilmeyeceğidir.
İkinci yanıta verilecek en acı
örnek ise; Ortadoğu coğrafyasının lime, lime edildiği süreçte, adadaki İngiliz
üslerinin emperyalist ülkeleri desteklemek amacıyla kullanılması, buradan
kalkan uçaklarla bölgedeki İslam devletlerinin sivil, asker hedef ayrımı yapılmadan
vurulması, yüz binlerce Müslüman’ın katledilmesidir.
Son dönemde bölgede tespit edilen zengin
hidrokarbon ve petrol yataklarının, bu güçleri temsil eden dev petrol
şirketlerince çıkarılmak-nakledilmek istenmesi de ikinci yanıtın alt
başlığıdır.
Kıbrıs sorununun/müzakerelerinin tarihsel
sürecine bakıldığında görülen, görülecek gerçekler bundan ibarettir.
Bu gerçekler ortadayken, 2018
yılında adada yeni bir süreç başlar mı?
Başlayacağını varsaysak bile!
Rum tarafının çözüm için
öngördüğü şartlar değişir mi?
Rumların çözümden anladığı; adanın kuzeyinin yeniden
kendi yönetimi altında birleştirilmesi, Türkiye’nin Garantörlük Hakkının yok
edilmesi, Türk Askerinin adayı terk etmesi, 1974 sonrası adaya yerleşen
Türkiyelilerin adadan gönderilmesi, adanın kuzeyinden güneye göç eden Rumların
yeniden evlerine dönmesidir.
Rum tarafının 1968 yılından beri çözüm paketi olarak
müzakere masasına getirdiği bunlardan ibarettir. Rum politikacılar değişse de,
değişmeyen şey paketin içindekilerdir!
2018 yılında hem Rum tarafında, hem de Türk
tarafında siyaseten değişim yaşanacaktır. Rum politikacıların siyaseten
değişecek isimleri olsa da değişmeyecek yüzünü biliyoruz!
Önemli olan;
2018’de bizim tarafta seçilecek siyasilerimizin,
müzakere masasında Kıbrıs Türk Halkını temsil edenlerin, olayları kırık
aynalardan izlememeleridir!