BABA OLMAK KOLAY MI?

24.08.2014

‘’Kaç yaşında olursanız olun, babanız yaşıyorsa eğer; siz hala çocuksunuzdur…’’

   ( Babalar gününün anısına…)

    Bizler dünyaya ayak basarken anne, ya da baba olacağımızın kararını verebilir miyiz?

   Tıpkı dişi, ya da erkek olacağımızı bilemediğimiz gibi…

    Kuluna can verendir bu kararı alan, yüce yaratan…

    Ya sonrası?

    İşte sonrasında yaşananları kimimiz ‘ anne ‘, kimimiz ‘ baba ‘, olarak tadarız.

     Bu sıfatla yaşar, bu sıfatla canımızdan can olanları hayatımıza katarız…

    Baba olmak kolay mı? Baba olmanın yazılı bir yasası var mı? Ya da her babanın yasası ayrı mı olmalı?

    Aslında, tüm ilkleri önce ‘anamızla’ onunla birlikte yaşar, o ilk dokuz ayımız da tadarız.  Sonrasında ise yine ilk kez onun melek yüzünü tanır, ilk kez onun kucağında ağlar, ilk kez onun kucağında doyarız…

    ‘ Ana ‘ kucağıdır, anne sıcaklığıdır, tüm bu ilklerin adı…

    Ama onun da ardında; annemizi, evlatlarını, ailemizi gölgesinin altına alan, sarıp sarmalayan, bir çınar kadar ulu bir güç vardır. Yaşamımızın tüm ilklerinde olan, bu ilklere kol kanat geren, tüm tehlikelerden koruyan, gerektiğinde bu ilkleri oluşturan tüm değerleri için hayatını da feda edebilen…

    İşte bu gücün adı, ‘ Babadır.

    Kolay mı dır? ‘Baba’ olmak…

    Babanın temsil ettiği kavram güçtür, güvendir, sorumluluk ve sevgidir. Bir babanın hayatı boyunca beyninde, ruhunda ve bedeninde barındırdığı yegâne şey; hayatına anlam katan tüm ilklerinin oluşturduğu ‘ailesinin’ yaşam güvencesini, mutluluğunu sağlamaktır…

    Hayatının arkadaşı ile tüm bu sorumlulukları hakça paylaşmaktır. Sevgisini hiç eksiltmeden; bu sevgiyi öncelikle yuvasının dişi kuşuna sevdiğine, sonrasında ise çocuklarına yaşatmaktır…

    Yuvayı kuran anne ise dişi kuş misali; baba da, bu yuvayı güçlü pençeleriyle koruyan bir kartaldır…

    Öylesine hızlı geçer ki yaşam! Daha bir varmış, bir yokmuş demeden…

    Hatıraları kalır, kimi zaman aklımıza geldikçe, bir çift gözyaşı ile anımsarız…
Kimi zamansa, ebedi istirahatgâhlarının başucuna geçer vicdanlarımızı yargılarız!
Ya da, yaşadığı için şükreder; o ulu çınarın gölgesinde alırız soluğumuzu, güçlü kolları ile bizleri bir kez daha sevgiyle sarmalamasını bekler, onun gücünden güç alırız…

    Kimi zaman ise; geçmişte hiç yaşamamışçasına o kır saçlı, yorgun bakışlı ama bizleri daima gururlu gözlerle, sevgi ile izleyen insanı unutur, geçmişin karanlıklarında bırakırız!

    Sonrasında öylesine bir an gelir ki! Kaçamayız o anın gerçeklerinden! Yalnızlığımızın o soğuk yüzünden! İşte o an’da onu bir kez daha anar, ‘baba’ olmanın ne demek olduğunu anlarız…

    Yavaş bir fısıltı ile onun adını bir kez daha fısıldarız yeniden, sanki bizi affetsin ve varlığı ile hayatımıza güç katsın diyerek!

    ‘’ Baba’’ deriz. ‘’Babam’’ diye fısıldarız öncelikle o güçlü çınara. Sonra bir anda onun yokluğunu hatırlarız. Hüznümüzün feryatları karışır, onsuzluğumuzun acısına…

    Ve artık o yoktur…’Babasız’ olmanın ne demek olduğunu, o gittiğine anlarız.
Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa eğer, siz hala çocuksunuzdur…

    Unutmayınız ki, ‘’ O ‘’ öldüğünde siz büyürsünüz…

    Tıpkı bir çınar ağacının gölgesi gibi!

    Gün batımında, çınarın gölgesi büyür.

    Güneş yeniden doğduğunda ise, çınarın gölgesi yoktur artık…

    ‘ Babalar’ gününüz kutlu olsun…

  ( Biliyorum ki, beni duyuyor ve görüyorsun rahmetli babacığım. Seni sevgi, saygı, minnet ve hasret duyguları ile anıyor ve ellerinden öpüyorum…)

 

Atilla ÇİLİNGİR

Kıbrıs GAZİSİ

"Yaşantı" Diğer Yazılar