‘2097 Hayalim‘

30.04.2021
“ATAM, ÖNCE HAYAL ETTİ SONRA GEREKLİ KURUMLARI KURDU, MİLLETİMİZE TÜRKLÜK BİLİNCİNİ YERLEŞTİRDİ. O, BÜTÜN TÜRKLERİN BİR ÇATI ALTINDA TOPLANMASI HAYALİNİN GERÇEK OLACAĞINA KALPTEN İNANIYORDU!” Değerli Okur; Bu hafta köşemi çok ilginizi çekecek bir yazıya ayırmak istiyor; 2023, 2053 Türkiye’sinin konuşulduğu günümüzde, ben sizleri 2097’nin Türkiye’sine götürmek istiyorum.  Yazının başlığı ve aşağıda okuyacağınız yazı, bana değil ama çok yakinen tanıdığım bir akademisyen arakadaşıma, Dr. Nazmi Çora’ya ait. Değerli Kardeşim Çora, yıllardan beri Türk Milliyetçiliği, Türk Birliği için çalışmaları olan kitaplar yazan, mükemmel bir araştırmacı ve çok iyi bir kalem. Aşağıdaki yazısı, mükemmel bir hayal gücü olarak da yorumlanabilir. Ancak her başarının altında yatan da o hayalin gücü ve çalışma azmi değil midir?  Zaten okuyacaklarınızın tamamı,  gerçekleşebiecek fikir zenginlikleriyle dolu. Şimdi kalemi ve cümleleri ona bırakalım, 2097 Türkiye’sinde gerçekleşebilecek hayaller neymiş ona bakalım: “Ben de onun gibi bu yüzyılda yıllarda kesinlikle kurulacak olan AB esaslarına göre teşkil edilen bir TÜRK BİRLİĞİ’nin bir üyesi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Dünya’ya örnek olan ve Sadece Dünya Düzenini değil Evren’in düzenini de sağlayan son güç olacağın inanıyorum. Aslında sadece inanmıyorum, kesinlikle biliyorum da.  Gelin hep beraber 2097 senesine gidelim.  Gün 20 Eylül 2097, yer Ankara TÜRK BİRLİĞİ KURULTAYI ve bu gün Türkiye ve Avrupa Birliği için çok ama çok önemli bir gün.  Şimdi de hep beraber Kurultaya gidelim ve Bakalım Türkiye Cumhuriyeti’nin 27nci Başkanı Mete Çora ne diyor!  Dinleyelim.  “Sayın Milletvekilleri ve Türk Birliği Yetkilileri, Bugün Dünya tarihi için çok önemli bir gündür. Bu gün Türkiye’nin yıllardır sırtında taşıdığı Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı aldığı gündür. Bugün Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin hantal yapısından, tembelliğinden, tutucu radikal dinci anlayışından ve artık Avrupalıyı beslemekten vazgeçtiği gündür. Avrupa’nın sadece Türkiye’ye sırtını dayayarak rahat bir hayat sürme süreci son bulmuştur. Avrupa’nın kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini anlama zamanı gelmiştir.  Sayın Milletvekilleri ve Türk Birliği Yetkilileri,  Yüce kurultayımızın oy birliği ile alınan kararla Avrupa Birliği’nden ayrıldığımızı tüm insanlığa ilan ediyorum.  Vekiller ayağa kalkarak bu kararı alkışlarken, Başkanın gözleri buğulanmış ve yıllarca geriye gitmişti. Onun en yakın arkadaşı, bütün bildiklerini ona öğreten büyükbabasını düşündü...  Büyükbaba dedi, keşke burada olabilseydin ve hayallerinin gerçekleştiğini görebilseydin... Büyükbabası hep Ülkücü ol, Türkçü ol, dünyadaki tüm Türklerin bahtiyarlığı için çalış, inaçların için mücadele et, azimle savaş, asla taviz verme der ve Atatürk’ü örnek verirdi. Hiç bıkmadan defalarca anlatmıştı bu ülke o zaman ki dünyanın bütün büyük ülkelerine karşı çıkarak, sıfırdan bu hale nasıl gelmişti.  Gözlerinden iki damla yaş geldi. Seni çok özlüyorum büyükbaba dedi. Biliyorum buradasın, hepimizle gurur duyuyorsun.  2030 senesinde “TÜRK BİRLİĞİ”ni başarı ile kuran sonraki yıllarda geliştiren ve kopmaz birliktelik yaratan kişi başına düşen 40.000 Evren Lirası milli geliri ile Türkiye daha 2050 yıllarında Avrupa’yı geride bırakmıştı. Zira 2027 senesindeki Avrupa Birliği üyeliği ve 2030 senesindeki TÜRK BİRLİĞİ ile Türkiye hızla gelişmiş, genç nüfusu, girişimci ruhu ve eğitim sistemindeki araştırma ve geliştirmeye verdiği önem, Türk ülkelerindeki ham made ve rezervlerin ortak işlenmesi ve ortak son teknoloji yatırımlar ile çok kısa sürede Avrupa Birliği refah düzeyini yakalamış, komisyonlarda önemli roller alarak Avrupa Birliği’ne büyük katkılarda bulunmuştu.  Ancak 2050’lerden itibaren Türk toplumu Avrupa Birliği’nden şikâyete başlamış, daima kendi çıkarlarını koruyan bürokrasisi, karar almadaki zorlukları ve bir türlü yeniliklere açılamaması, Türkiye’yi olumsuz etkilemeye başlamıştı. Türk kamuoyu yaşlı ve muhafazakâr Avrupa nüfusu ile hareket etmekten son derece rahatsızdı. Bu rahatsızlık çığ gibi büyümüş ve yaşlı Avrupa’yı sırtlayıp götürmekten vazgeçme ve birlikten ayrılma kararı almıştı.  Türk Birliği’nin aldığı bu karar Avrupa’da tam bir şok yarattı. Avrupa Parlamentosu kararın açıklamasından sonra “kriz yönetimi” kurarak sitem dolu bir bildirge yayınladı. “Aynı kıtanın insanlarıyız, biz Türkiye’siz bir Avrupa Birliği’ni hiç düşünmedik! Türkiye bizi terk ederken Avrupa’nın halini hiç mi düşünmedi? Lütfen kararınızı değiştirin” diyordu..  Aslında Türkiye Avrupa Birliği’ni ve Türk Birliği ile geliştirdiği Türk Dünyası ile ilişkilerini çok iyi kullanmış, kısa sürede ekonomisini düzeltmiş ve çok kısa sürede Avrupa’nın refah seviyesini yakalamıştı. İstikrarlı uygulamaları ile standartlarını o kadar iyi geliştirmişti ki Avrupa’yı fersah fersah geçmişti. Vatandaşlarına mükemmel hizmet veriyor, Devlet vatandaşın hizmetindedir ilkesini tam olarak uyguluyordu.  Vatandaşının üzerine titriyor onun hak ve hürriyetlerini sonuna kadar koruyor ve destekliyordu. Öylesine mükemmel bir yönetim anlayışı ve idare oluşmuştu ki bu durum Avrupa’yı etkilemiş ve kendi yönetimlerini aynı konularda aynı hakları almak için baskı altına almışlardı. Avrupa ise uzun süre Türkiye’nin haksız rekabet yaptığını mükemmel yönetimi ile birçok Avrupalı genç beyinleri ülkesine çektiğini söyleyerek şikâyet ediyordu.  Türkiye, Avrupalı insanın umut kapısı olmuştu. Tokat İnsan Hakları Mahkemesi’nde binlerce dava açılmış ve bu mahkeme Avrupa’nın tepesinde adeta demokrasinin kılıcı olmuştu.  Avrupa Birliği’nden ayrılma kararından sonra Türkiye hızla hedefini büyütmüş ve Bölgesel Liderlik, Türk Birliği liderliği, Dünya liderliğinden sonra Uzay kolonilerinde de liderliğe aday olmuştu. Şüphesiz bu tarihi gelişmede Ortadoğu’daki ve dünyadaki petrol rezervlerinin artık işe yaramaması ve onu yerine alternatif enerji kaynağı bor pillerinin ana maddesi bor madenlerinin yüzde sekseninin Türkiye’de bulunması Türkiye’yi enerji rezervinde tekel haline getirmesi de yardım etmişti.  Bunun yanında Türk topraklarında bulunan ve o güne kadar batı ülkeleri tarafından engellenen birçok maden ile altın, gümüş rezervleri yanında Karadeniz’de uranyum ve türevleri işletmeye açılmış ayrıca Türk Birliği topraklarında bulunan ham madde kaynakları için Türk ülkeleri ile birlikte ortak yatırımlar yapılmıştı. Bilim ve teknolojik alandaki buluşları ve uzayın fethinde gösterdiği başarılar artık dünya gezegeninde ve uzaydaki kolonilerde Türkiye’yi lider haline getirmişti.  Bu gelişmeler sonunda Türk Lirası bütün dünyada kullanılır hale gelmiş ve nihayet Birleşmiş Milletler’de alınan bir karar sonunda Evren Lirası halini alarak bütün Dünya’da, Ay’da, Satürn ve uydularında, Uranüs, Venüs ve Mars’taki kolonilerde kullanılmaya başlamıştı.  Dünya ve diğer gezegenlerdeki halklar başta tepki verseler de ülkelerinin Türkiye’den esinlenerek yönetilmesinden hayli memnundu.  Artık Türkçülük evrende bir ideoloji olarak kabul edilmişti.  Zira Türkçülük demek;  Demokrasi, insan hakları, hoşgörü, adalet, yüksek ahlak ve paylaşma, bireylerin hakkına saygı, edebiyat, bilim ve teknoloji, ekonomik gelişmeler, refah ve zenginlik, moda ve yenilikler demekti.  Ben de biricik ATAM gibi hayal ettim lütfen sizde hayal edin, Ben inandım sizde inanın, Ben Türk Ülküsü için çalıştım ve bu yaşımda hala çalışıyorum, Sizde çalışın, Kalpten inanın bu hayalimiz gerçekleşecek Ben ve sizler belki göremeyeceğiz ama  Ya Torunlarımız! İnanın onlar görecek ve bizi minnetle anacaklar. Dr. Ali Nazmi Çora (Ağustos-2020)
"Siyaset" Diğer Yazılar